Sayfalar

30 Nisan 2007 Pazartesi

ÇAĞIMIZA YÖN VEREN DAHİLER

 RAYMOND KURZWEİL KİMDİR?

 " Bay Yapay Zeka" olarak tanınan Raymond Kurzweil bilim dünyasında adını ilk kez körlere yazı okuyan makine icat ederek duyurdu.  Gazeteden el yazısına kadar herşeyi sesli okuyan makinenin ilk müşterisi ise ünlü kör müzisyen Steve Wonder oldu.
MIT'den (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) mezun olan Amerikalı bilim adamı, borsada 10 milyon dolarlık portföy yöneten yapay zekalı bir makine yarattı. yüzde 100'e yakın kar getiren programın portföyüne yatırım yapanlar arasına Microsoft yöneticileri de katıldı. Kurzweil kendi karekteri olan sanal bir roc yıldızı yarattı. Kurzweil Technologies şirketinde 18 kişilik bir ekibin 50 ayrı dalda topladığı teknik verileri inceleyen bilim adamı, interneti 10 yıl önceden tahmin etti. Kurzweil diyabet hastalığından da Doktor Grossman'la birlikte geliştirdiği ve "Muhteşem Yolculuk" kitabında anlattığı sağlık programı sayesinde tamamen kurtuldu.





Kanseri uzak tutmanın yolları


Gelecekle ilgili tahminleriyle ünlenen bilim adamı Raymond Kurzweil'e göre aşağıdaki basit tavsiyelerle kanserden uzak durabilirsiniz. Çocukluktan itibaren kişinin yaşadığı yer, yedikleri, ne kadar hareket ettiği, kısacası yaşam tarzıyla ilgili her şey kansere davetiye çıkarıyor. İşte yapmanız gerekenler...

Gelecekle ilgili tahminleriyle ünlenen bilim adamı Raymond Kurzweil, "Muhteşem Yolculuk" kitabında 2030'a kadar tüm hastalıkların çaresinin bulunacağını savunuyor. Kurzweil'e göre aşağıdaki tavsiyelerle kanserden uzak durabilirsiniz!

Dünyada 2004 yılında her saatte 150 kişiye kanser teşhisi kondu. Eğer erkekseniz kanser olma riskiniz yüzde 50. Kadınlar arasında ise bu oran 3'te bir olarak gösteriliyor. Uzmanlara göre kanser vakalarının yüzde 77'si 55 yaş üzeri kişilerde görülüyor. Ancak kanser kendiliğinden, sürpriz bir şekilde ortaya çıkmıyor.

Çocukluktan itibaren kişinin yaşadığı yer, yedikleri, ne kadar hareket ettiği, kısacası yaşam tarzıyla ilgili her şey kansere davetiye çıkarıyor. Kanser vücuttaki sağlıklı hücrelerin, serbest radikaller adı verilen kimyasallar tarafından saldırıya uğraması ve "bozulmasıyla" ortaya çıkıyor. Bu serbest radikallerin miktarını da radyasyon, toksik atıklar, sigara dumanı, kızartılmış yiyecekler, fazla stres artırıyor. Raymond Kurzweil'in kanserin önüne geçmek için verdiği bazı tavsiyeler şöyle:

1. Kahvaltıdan önce sebze suyu için

Her sabah kahvaltıdan önce ya da kahvaltı yerine taze sebzelerle hazırladığınız sebze suyunu için. Bu hem günlük sebze ihtiyacınızın yarısını karşılamış olur hem de vücudu temizler, güne hazırlar.

2. Akdeniz diyeti uygulayın


Araştırmalar az miktarda kırmızı et ve ekmek, bol bol balık, sebze ve meyve içeren Akdeniz diyetinin kanser riskini yüzde 24 azalttığını gördü. Diyetin önemli bir özelliği de tereyağ ve margarin yerine zeytinyağının kullanılması.

3. Beyaz şeytandan uzak durun

Kanserli hücreler şekerle beslenir. Öyle ki doktorlar vücuda glikoz vererek kanseri ararlar. Dolayısıyla fazla şeker tüketmek hem serbest radikallerin sayısını artırarak kanserli hücre oluşumuna yol açar hem de bunların büyümesine ön ayak olur.

4. Haftada 150 dakika egzersiz yapın

Tüm araştırmalar egzersiz yapmanın kanser riskini azalttığını kanıtlıyor. Çünkü hareket sırasında salgılanan antioksidanlar serbest radikallerle savaşıyor. Amerikan Kanser Derneği yetişkinlerin haftada 150 dakika spor yapmasını tavsiye ediyor. Bu sürenin bir kısmını meditasyona ayırın.

5. Kimyasallardan uzak durun



Gıdaları böceklerden korumak için kullanılan ilaçlar kanserin en önemli nedenlerinden biri haline geldi. Bunlar kanser riskini yüzde 70'e kadar artırabiliyor. Meyve sebzelerin yenmeden önce duru suyla çok iyi yıkanması ve tarlalara yakın yerlerde yaşayanların dikkatli olması gerekiyor.

6. Kilo vermek zorundasınız

Fazla kilolu olmanın başlı başına kanser nedeni olduğunu unutmayın. ABD'de 900 bin kişi üzerinde yapılan bir araştırma, kanserden ölümlerin kadınlarda yüzde 20'sinin, erkeklerde ise yüzde 14'ünün direkt olarak fazla kiloyla ilgili olduğunu gösterdi.

7. Sigara dumanına maruz kalmayın

Sigaranın zararları anlatmakla bitmiyor. Ancak başta akciğer ve gırtlak kanseri olmak üzere kanserin ana nedenlerinden biri olduğunu unutmayın. Sigara dumanına maruz kalmak bile riski artırır.

8. C vitamini hayat kurtarıyor

C vitamini kanseri hem önlemekte hem de tedavi etmekte büyük önem taşıyor. Özellikle selenyumla birlikte alındığında kanserli hale gelmek üzere olan hücreleri durdurabiliyor. C vitamini ve bir çeşit mineral olan selenyum antioksidan etkileriyle serbest radikallerle savaşıyor ve kanser tedavisine yardımcı oluyorlar. Hergün meyve sebzelerle ya da tablet yoluyla mutlaka C vitamini alın.

9. Q10 kanserle savaşın yakıtı

Antioksidanlar kanserli hücrelerle savaşırken büyük "stres" altına giriyorlar. Q10 enzimi ise antioksidanlara enerji vererek kansere karşı mücadeleye yardımcı oluyor. Nitekim meme kanseri olan kadınlarda Q10 miktarının düştüğü görülüyor. Tablet halinde alacağınız Q10, kanserle mücadeleye yardımcı olur.

25 yıl sonra hayatımız nasıl olacak?

Raymond Kurzweil'in gelecekle ilgili, 18 kişilik ekibinin bulgularına dayanarak yaptığı tahminler şöyle:

* Virtual reality (sanal gerçek) çok gelişecek. 2008'e kadar dünyanan öbür ucundaki kişilerle aynı masada oturur gibi toplantı yapabileceğiz.

* Masalarda modem veya bilgisayar olmayacak. Daha 2010 yılına gelmeden bu kalabalıktan kurtulacağız. Önce daha küçük cihazlar sonra beyne yerleştirilen cipler kullanılacak.

* Nanoteknoloji sayesinde beynimizin kapasitesi artacak ve birçok bilgi yüklenebilecek. Mesela bir binaya baktığımızda gözümüzün önüne bu binayla ilgili tüm bilgiler gelecek.

* Fotoğraflar, resimler direkt olarak retinalarımıza kaydedilecek.

* Yapay zeka geliştikçe bizlerle sıradan bir insanmış gibi konuşabilen robotlar artacak. Bunlar günlük hayatın birer parçası haline gelecek.

* Nanoteknoloji sayesinde dünyadaki enerji açığı kapanacak. Bugünkü büyük güneş panellerinin yaptığı işi çok daha ucuza çalışan ve kolaylıkla kullanılabilen mini paneller yapacak.

* Klonloma sayesinde fabrikalarda hayvan olmadan et üretilecek ve açlık sorununun önüne geçilecek.

Kanser aşısı geliyor

Eczacılık şirketleri iki çeşit kanser aşısı üzerinde çalışıyor. Bunlardan birincisi kanseri önlemeye, diğeri ise tümör oluştuktan sonra tedavi etmeye yönelik... Mesela Merck firması kanserlerin 4'te üçüne neden olduğu düşünülen bir virüse karşı aşı hazırlıyor. İnsanların lenf ve meme kanseri için de aşılanabileceği tahmin ediliyor. Bazı şirketler ise bağışıklık sistemini, kanserli hücre oluşur oluşmaz alarma geçirecek bir aşı geliştirmeye çalışıyor. Ancak su çiçeği aşısına benzer bir sistemin geliştirilmesinin en az 30 yıl alacağı tahmin ediliyor.



TÜRK İSLAM BİLGİNLERİ VE KRİSTAL BİLGİSİ

Oktan Keleş
oktankeles@gmail.com

TÜRK İSLAM BİLGİNLERİ VE KRİSTAL BİLGİSİ


Bugünkü bilim dünyasını şaşırtabilecek çapta olan bir zamanlar ki İslam bilginlerinin bilgileri hazırladıkları formülle neden gizleniyor ?



Batı fennin ve teknolojinin her dönem kendi ellerinde olduğunu söyleyip dururken İslam dünyasında yıllar önce yapılan türbelerde süsleme olarak kristal kuvarsların yapıları şekil olarak nasıl işlenmiş bulunuyor? Bu süslemelere birçok örnek verile bilinir : Sivas’taki Çifte minareye, Bursa’daki yeşil türbeye, Türkistan diyarlarındaki bulunan tüm mabet ve yapılara bakıldığında süsleme olarak yapılmış simetrik ve geometrik şekillerin ancak 1950`li yıllarda çok gelişmiş aletler ile tespit edilen ve hala tespit edilmeye çalışılan kristal kuvars taşlarının yansımalarındaki şekiller olduğu bugün ortaya çıkıyor.

Batı dünyasının bulduğunu iddia ettiği tüm buluşların ekseninde olan ve bugünkü ilmin ana kaynağını oluşturan asıl şey Türk İslam bilginleri ve Müslüman alimleridir. Kuran’la şereflenen insanlık kaynak olarak da Kuran’ı gördüğü için bilgisini sonsuz bir ilim kaynağından almış olur. Biraz önce örneklerini verdiğimiz süslemeler için de batılı bilim adamları ilginç bir tesadüf demektedir.

Bazıları da tüm bu süslememeler estetik değerlerle sanat adına gerçekleştirilmiştir, ilimle alakası yoktur diyerek aradaki bağlantıyı görmek istememektedirler. Ne yazık ki ülkemizde de bu görüşleri desteleyen çok sayıda profesör vardır. Umarız bu yazı onlara da bir cevap niteliği taşır.

Türk ve İslam bilginlerinin buluşlarından uzun uzun örnekler vermeye gerek yok. Sadece Piri Reis haritası bu sorulara kafi cevabı verebilecek haldedir. Piri Reis haritasını o yerleri görmeden nasıl çizebilmiş sorusuna batılı bilim adamları ve onların ülkemizde taklidi olan bizim kimi akademisyenlerimiz cevap verememektedir. Dünyanın yuvarlak olduğunu Galile’nin ortaçağda söylediğini iddia edenlerin bu haritaya bakması onların yanıldıklarını anlamaları için yeterli olacaktır.İslam bilgini İbn-i Memnun’un dünyanın yuvarlaklığını çizmiş olduğu 1340 yılındaki haritası İbn-ü Fazlullah Ömer’in Mesalik-ül-Ebsar`da yer alır. Muhyiddin Ibn-I Arabi’nin dünya bir küreden ibarettir cümlesi onun eserlerinde geçmektedir.

İmam gazali ise astronomi bilmeyen Allah’ı tanımada noksan kalır derken bu ilmin dindeki yerine ve önemine dikkat çeker. İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname’sinde dünyanın yuvarlaklığını ifade eder. Onlarca bu ifadeleri destekleyecek İslam alimleri, El-Biruniler, Ali Kuşçular, Takiyüddin el-Râsid, Ömer hayyamlar, Ebu-vefalar gibi birçok bilginler mevcuttur. Bunları da uzun uzun anlatmaya gerek yoktur. Mikrobu ilk bulduğunu iddia eden Fransız Pastör’e o zaman 1456’ta yazılan Akşemsettin hazretlerinin Süleymaniye kütüphanesinde bulunan el yazması kitabı gösterilseydi mikroplardan açık açık bahsettiğini görür ve ilk ben buldum demeye utanırdı. Müsaadenizle bunları da geçelim, ve İslam bilginleri kristal bilgisinden mahrumdur diyenlere`` netpano. com aracılığıyla cevabımızı verelim: Necm suresi 44`üncü ayet : `Ona köşke gir dendi` melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman:`Bu kristal ve billurdan yapılmış seffaf bir zemindir dedi`. Hz Süleyman Sebe melikesi gelmeden önce bir köşk inşa ettirmişti. Bu Köşkün Avlusu Billur ve Kristalden yapılmış, altından Su akıtılmış ve suya Balıklar konmuştu
Belkıs zeminin şeffaf bir madde olduğunu fark edemediği ve sudan geçeceğini sandığı için eteğini toplamış ve yukarı çekmişti. Bütün bu tedbir ve tertipler onun zihnini etkilemek içindir ve onu ilahi davete kabule hazırlamıştır.
Şimdi Kuran’ın Neml suresi 44`üncü ayetinde bundan asırlarca önce olan bir hadiseyi vahiy bize açık açık söylüyor, kristal kuartz bilgisinin Kuranda olduğunu beyan ediyor.
Hani Müslüman alimleri ? kristal ve kuartz bilgisine sahip değildi. Türbelerdeki o meşhur bezemeler ve motifler Hz Süleyman’ın Mührüne işaret etmektedir.
Bilindiği gibi mührü Süleyman sekiz köşeli bir yıldızdır. İçiçe geçmiş iki üçgen şeklinde olduğunu söyleyen rivayetlerde vardır.Birçok İslam unsuru bu Müh-rü Süleyman’ı motiflerinde kullanmışlardır. Bu kuartz bilgisi ve havuzun içindeki bu billur madde Kuran’da belirtildiğinden birçok İslam bilgini rasathaneler kurmuş, rasathanelerin içine büyük havuzlar yapıp içine su doldurup gökyüzündeki yıldızların havuza yansımalarını sağlayıp göğü ve yıldızları incelemişlerdir. Bu rasathaneler Türkiye’de, Türkistan diyarlarında bulunmaktadır. Belgesellerde gösterilir. Bunlar bilinen bilgilerdir.Şimdi bu konu ile ilgili ilk defa yeri geldiği için bilinmeyen şu bilgiyi verelim:
İslam bilginlerinin rasathanelerindeki su doldurdukları bu havuzlar sadece sudan ibaret değildi. Havuzun dibine Neml suresi 44. ayetten bilgi ve ilham alarak kristal aynalar da yerleştirmişlerdi, bu gerçeği yüzyıllardır birileri saklamaktadır. İlgililere duyurulur. Şimdi gelelim Müh-rü Süleyman meselesine.Bu mühür İsraliyat ve İsrail’in martavallarındaki gibi bir çizgiden, şekilden ibaret değildir.Bu mühür yukarda bahsettiğimiz kristal kuartzın yansımalarından çıkan görüntüdür ve teknolojik boyutlara işaret eden manaları vardır. Bir ip ucu daha verirsek aynı surenin 38. 39. ve 40`ıncı ayetleri okunursa şunlar görünecektir: Süleyman aleyhisselam vezirlerine derki: Bana melikenin tahtını önce kim getirebilir ? Cinlerden bir ifrit: ‘Sen makamından kalkmadan ben onu sana getirebilirim dedi. Allah tarafından özel bir ilim verilmiş kimse ise şöyle dedi: Sen gözünü açıp kapamadan ben onu sana getirim. Ve Süleyman tahtı gerçektende yanı başında gördü. Bu ayette de şu anda bu satırları okuduğunuz internete de işaret vardır. Bir parmak tıklaması ile gözünüzü açıp kapamadan tüm bilgiler yanı başımıza gelmektedir. Bilgisayarın maddelerinden biri de incelenirse görülecektir ki kuartzdır. Bu ayet daha birçok işaretler verir. Eşyanın nakli, ışınlanma gibi vs.. Kuranda bahsedilen Süleyman Aleyhisselam İslam peygamberidir. İsrail peygamberi değil, son peygamber Hz Muhammed’e (sav) biat etmiş, efendimizin geleceğini haber vermiş peygamberlerdendir. Yeri gelmişken şunu da belirtelim Süleyman peygamber Yahudilerce istismar edilmektedir. Yahudilerin kurguladıkları önümüzdeki günlerde uygulamaya çalışacakları bir program için Süleyman mabedini masallarına alet etmektedirler.

17 Nisan 2007 Salı

ATATÜRK DİYOR Kİ:



"Türk çocuğu, ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için, kendinde kuvvet bulacaktır."


"Herkes, ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle düşünüp, çalışmayı görev edinmelidir."


"Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır."

BAYRAĞIMIZIN "AL" RENGİNİN KUTSİYETİ

Türklerde Al Rengin Anlam ve Önemi
Türk mitolojisinde, Türklerin renklerle ilgisi önemli bir yer tutar; mavi (gök mavisi, Turkuaz), beyaz/ak ve al/kızıl renkleri başta gelir. AL renk kırmızıdan farklıdır, kutsal, Tanrısal renktir. Kırmızı renk adı Türkçe'de 12. asırdan önce pek görülmemektedir. Kırmızı, Türkçe'ye sonradan, Sogdca'dan veya İbranice'dan geçmiştir. Oğuz/Türkmen boylarının çok eskiden AL renkli börkler giydiği bilinmektedir. Börklerin bütününde al ya da bir diğer deyişle kızıl renk görülmekle beraber, başka renklere de tesadüf ediliyor ki, esas olan gelenek, bütün börklerde, tepe kısmının yani Tanrıya yüz tutan kısmın, Tanrısal renk saydıkları al renkten olmasıdır. Bu tarz bugün efelerin, zeybeklerin, seymenlerin v.s. folklorik başlıklarında da muhafaza edilmektedir. Al renk adı kutsallık içerdiği içindir ki, Türkler, "kırmızı bayrak" değil "al bayrak", "kırmızı kan" değil "al kan" demişlerdir. Yermek, aşağılamak anlamında "karalamak" derken, yüceltmek, övmek, kutsamak karşılığı da, "allamak" sözünü kullanırlar. Bugün dilimizde kullandığımız "allamak pullamak" sözü de aynı maksatla kullanılır.
Türkler, al yahut kızıl rengi, Tanrısal renk, kutsal renk kabul ettikleri için, eski Türk inancına göre, Tek Tanrı veya Gök Tanrı'nın gökte olduğunun tasavvuru ile başlarına giydikleri börkün, Tanrıya karşı olan, yani tepe kısmında genellikle kızıl yahut al renk kullanmışlardır. Bir başka söyleyişle, başlıklarında, Tanrısal kutsallık verdikleri Kızıl rengi kullanarak Tanrıya tazimlerini bildirmiş oluyorlardı.
Kızıl yahut al renk, güneşin doğmak üzere iken (şafak vakti) ve yine battıktan hemen sonra gökyüzüne yansıttığı kırmızımsı renktir. Türkler eskiden, genellikle, şafak sökerken, ve akşam vakitlerinde, gökteki, "göğün kızıllığı" dedikleri bu görüntü anında dua ederlerdi. Türkler bu şekilde dua ile, sabah vakti onu karşılıyor, akşam vakti de onu yine dua ile uğurluyorlardı. Kırmızı (Al/Kızıl), mitolojik Türk kosmik anlayışında da, göğün zirvesini ve ateşi ifade eder. "Al", Türk lehçelerinde "yüksek", "yüce" ve "kudret" anlamlarına da gelir. Çünkü; inançlarına göre "Yüce Tanrı'larının bir sıfatıydı". Altay dağının adı aynı maksatla söylenmiş olup, Al=yüce-yüksek, tay=tağ/dağ demek olup Al-tay=yüce-ulu dağ, yüksek dağ anlamındadır. "Al" terkibindeki ilahi anlamlarla kutsiyet kazandırılmış olan Altay dağı, inançlarında, tanrısal bir kutsiyetle yadedilir. Ayin ve dualarında da kutsal Altay Dağı'na hitap edilir.
Halûk Tarcan, eski Türk dili ve mitolojisini incelediği kitabında konu ile ilgili ilginç görüşler ileri sürüyor: "... güneş, gökteki ateş gibi, korkunç bir kudret ve enerjidir. Değdiği, kendisine verilen, yani al/dığı her şeyi yakar, kendi gibi alev, ateş haline getirir. Rengi al/dır, kutsal olduğu için, rengini ifade eden al kelimesi de kutsal anlamına gelir. (Prof. Dr. A. İnan) (Al/ip gökyüzüne, Tanrı'ya götürdüğü için kutsal demektir. Al-Apa, al/an=ilah, alıp Tanrı'ya eriştiren "ilah" demektir ki, alap, sonunda Alp şekline girmiştir.(125) Alp dağlarına bu adı verenler, Kamunlar adını taşıyan, İtalyan Alplerine yerleşmiş olan Ön-Türklerdir."
Eski Turani inançlara göre ateş, kötü ruhları kovar, insanı kötü ruhlardan temizler. Abdulkadir İnan'ın nakline göre, VI. Yüzyılda Göktürk Kağanına, elçi olarak gelen Bizans elçileri iki ateş arasından geçirilerek, onlarla beraber gelmesi muhtemel olan kötü ruhların kovulması sağlanıyordu. Bu adet Moğol saraylarında da var. Başkurt ve Kazak Türkleri, yağlı bir paçavrayı ateşleyip hastanın etrafında, "alaslama" dedikleri, "alas, alas" diye dolaştırarak, hastaya musallat olmuş kötü ruhları kovmuş oluyorlardı. Buna Anadolu'da "Alazlama" denilmektedir.
Kızıl sözü, renk anlamının yanında, aynı mitolojik anlayıştan kaynak-
lanarak, bildiğimiz altın anlamında da kullanılır. Azerbaycan ve Türkistan lehçelerinde, altına "kızıl", sözü kullanılır. Çok eski devirlerde para yerine değer olarak kürk kullanırlardı. Türkler kürke "ten/tın/tın" derlerdi. En değerli kürkler de güneş kızıllığının (al) renginde olanlardı. Güneş kızıllığı renginde olan en değerli kürkler için de yine güneşin rengi olan "al" sözü ilaveli "al-tın" al kürk, kızıl kürk diyorlardı ki kıymetin değer birimi idi. Bugün, kıymet değeri olarak kullandığımız madene verilen altın (al-tın) adının anlamını kaynağı, anılan eski Türk anlayış ve kavrayışına dayanır. Türkistan Türklerinde, küçük bir gümüş sikke olup, genellikle sikkeye denilen, asrımızın ilk çeyreğine kadar Türkistan'da para birimi olarak kullanılan "tenge" sözü de aynı (al-kürk) "ten/tın" kökenlidir. Bugünkü Kazakistan Cumhuriyeti'nin resmi para biriminin adı da, anılan kürk adından türemiş "tenge"dir. Rusça'da para karşılığı olarak kullanılan "dengi" sözü de, Türkçe'den Rusça'ya geçmiş olan "tenge"nin Rusça söylenişidir. Türkler için tarihsel ve mitolojik büyük önem taşıyan al rengin, Türk Bayrağının da temel rengi olması hiç de şaşırtıcı değildir.

Osman Günsel Topbaş

ÇAĞIMIZI DEĞİŞTİREN BULUŞLAR: LED

LED nedir?
LED, ingilizce'de Light Emitting Diode kelimelerinin kısaltılmış halidir ve “Işık Yayan Diyot” anlamına gelir. LED’ler elektrik enerjisini ışığa dönüştüren yarı iletken devre elemanlarıdır. LED'lerin genel görünüşü aşağıdaki gibidir.

LED’lerin ortama yaydığı ışığın frekansı, spektrumun görünür ışık bölgesine denk düşer. Bununla birlikte gözle görülemeyen frekansta ışık yayan kızılötesi (infrared,IR) veya morötesi (ultraviole,UV) LED’ler de vardır. LED’in ışık yayma mekanizmasının iyi anlaşılması için kuantum fiziği, kimya, elektronik ve optik alanlarında bilgi sahibi olunması gereklidir.
LED’in en önemli kısmı yarı iletken malzemeden oluşan ve ışık yayan LED çipidir. LED çipi noktasal bir ışık kaynağıdır ve kılıf içine yerleştirilmiş yansıtıcı eleman sayesinde ışığın belirli bir yöne doğru yayılması sağlanır. Şeffaf kılıflı bir LED’e dikkatli bakılırsa LED çipi gözle görülebilir.
LED’lerin yaydığı ışık, LED çipi içerisindeki yarı iletken katkı maddeleri ile ilgilidir. LED’in hangi renkte ışık yayması isteniyorsa galyum, arsenit, alüminyum, fosfat, indiyum, nitrit gibi kimyasal malzemelerden uygun oranda yarı iletken malzemeye katkı yapılır (GaAIAs, GaAs, GaAsP, GaP, InGaAIP, SiC, GaN). Böylece LED çipinin istenen dalga boyunda ışıma yapması sağlanır. Örneğin kırmızı renk (660nm) için GaAlAs, sarı renk (595nm) için InGaAIP, yeşil renk (565nm) için GaP, mavi renk (430nm) için GaN kullanılır.
LED imal eden firmalar kataloglarında LED’in yaydığı ışığın dalga boyunu vermektedir. LED çipinde kullanılan katkı maddesine bağlı olarak aynı renkli LED’lerin dalga boyu farklı olabilmektedir. Örneğin InGaAlP katkılı LED 640nm dalga boyunda; GaAlAs katkılı LED 660nm dalga boyunda; GaP katkılı LED ise 700nm dalga boyunda kırmızı ışık yayar.

Millennium ödülü LED’in mucidine
Çevre dostu ışık kaynağı LED’in mucidi Japon araştırmacı Shuji Nakamura, dünyanın en prestijli teknoloji ödülü Millennium Ödülü’nü Helsinki’de aldı.

LONDRA - Finlandiya hükümeti tarafından verilen ve iki yılda bir verilen Millennium Technology Prize, bu yıl çevreci bir projeye gitti. LED olarak bilinen ve çevreye zararı dokunmayan ışık kaynağı, mavi, yeşil, ve beyaz ışık veren diyotlardan oluşuyor. Beyaz LED teknolojisinin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde mevcut ampullere ucuz ve çevreci bir alternatif olacak. Nakamura, Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de yapılan bir törenle 1 milyon Euro’luk ödülünün de sahibi oldu.
Ödül töreninde konuşan Nakamura, her bir buluşun milyonların yaşamını değiştirdiğinin, kendisinin de bu yönde dünyaya bir yararı dokunduğu için mutlu olduğunu ifade etti. ÇOK AMAÇLI TEKNOLOJİBuluşu LED’in çevreci özelliğine vurgu yapan Nakamura, “Bu sadece bir ışık kaynağı değil, aynı zamanda içme suyunun dezenfekte edilmesinde, verilerin depolanmasında kullanılabilir” diye konuştu.
Nakamura, LED teknolojisi nedeniyle çalıştığı şirketi Nichia ile mahkemelik olmuş ve 8 milyon dolarlık tazminat kazanmıştı.
LED’ler mevcut ampullere göre daha az enerjiyle daha çok ışık çıkarıyor ve güneş panellerine uyum sayesinde enerji altyapılarının olmadığı noktalarda güneşten aydınlatma olanağı sağlıyor. Nakamura para ödülünün önemli bir kısmını gelişmekte olan ülkelerde aydınlatma projelerine bağışlayacağını dile getirdi. Bu teknolojinin patenti için Nakamura, çalıştığı şirketi Nichia ile mahkemelik olmuş ve 8 milyon dolarlık tazminat kazanmıştı.
Nakamura halen University of California-Santa Barbara öğretim üyesi.

16 Nisan 2007 Pazartesi

EDİSON'UN GÖLGESİNDE KAYBOLAN GERÇEK DAHİ: Nikola Tesla



Nikola Tesla Kimdir?





Elektrik teknolojisine ilişkin çalışmaları sürekli göz ardı edildi. O, göz kamaştıran bir zekânın sahibi olmakla birlikte, Edison'un gerisinde kalmış adsız bir kahramandı.


Sırp asıllı fizikçi, mucit, makine mühendisi ve elektrik mühendisi. 19. ve 20. yüzyılın en ilginç buluşçularından birisidir.
Babası
papazdı.Hiçbir zaman okuyup yazamamasına rağmen, annesi halk arasında pratik ev aletleri mucidi olarak bilinirdi. Ona göre Tesla, yaratıcı dahi olmaya adaydı. Papaz olması için babasının zorlamasına karşı çıkarak, genç Tesla, mühendislik mesleğinde ısrar etti. Annesi de onu destekledi, fizik ve matematikte bilgisini arttırırken Graz'daki Politeknik okuluna girdi ve Prag Üniversitesi'nde eğitimine devam etti. Yabancı teknik eserleri okuyabilmek için, orada, yabancı dil kursuna devam etti. Anadili olan Sırpça ve ailece bildikleri Almancaya ek olarak İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı da öğrendi.Nikola Tesla, (d. 10 Temmuz 1856, Smiljana-Hırvatistan – ö. 7 Ocak 1943, New York). Sırp asıllı fizikçi, mucit, makine mühendisi ve elektrik mühendisi. 19. ve 20. yüzyılın en ilginç buluşçularından birisidir.

Prag'daki tahsilini
1880'de bitirdikten sonra, Budapeşte'de lisans üstü yaparken, profesörüyle alternatif akımın özelliklerini tartıştı. Sonra bir Paris telefon şirketinde çalışmaya başladı. Burada doğru akım motorları ve dinamolar konusunda geniş ve önemli tecrübeler edindi. Oradayken çalıştığı döner makineleri korumak için regüle edici kontrol cihazları icat etti.


Elektrik endüstrisinin durumuO günlerde genellikle doğru akım, ısıtmaya, aydınlatmaya, güç sağlamaya ve iletmeye en uygun elektrik akımı olarak bilinirdi. Fakat doğru akım direnç kayıpları o kadar büyüktü ki, her mil kare için bir güç santralına gerek vardı. İlk akkor ampuller (110 Volt'ta), güç santralına yakın olsalar bile parlak yanmıyorlar ve bir milden daha uzaklıktakiler ise kaybolan güce bağlı olarak sönük yanıyorlardı.
1884'de genç Tesla, kafası fikirlerle dolu ve cebinde 4 sentle New York'ta gemiden ayrıldı. Tecrübesi onu doğru akım motorları ve dinamolardaki komütatörün sonsuz sorunlar yaratan, gereksiz bir karışıklık olduğuna inandırmıştı. doğru akım üretecinin bir komütatörle dış devrede tamamen aynı yöne akan dalga dizileri şeklinde alternatif akım oluşturduğunu gördü. O zaman, motorda dönme hareketini sağlayacak bir doğru akım elde etmek için, yöntem tersine çevrilmeliydi. Her elektrik motorunun endüvi'si, motora alternatif akım beslemek için döndüğü anda manyetik kutupların yönlerini değiştiren, döner komutatöre sahipti.

İlham
Tesla'ya göre bu doğru akım, saçmalığın ta kendisiydi. Hem jeneratör (üreteç) hem de motordaki komütatörü ortadan kaldırmak ve alternatif akımı tüm sistemde kullanmak akla uygun gelmekteydi. Fakat hiç kimse alternatif akımda çalışabilen bir motoru oluşturmamıştı ve Tesla bu sorunu çok düşündü. 1882 Şubatında, Budapeşte'nin bir parkında Szigetti adında bir sınıf arkadaşı ile gezinirken aniden haykırdı: "Buldum!" Tüm elektrik endüstrisinde devrim yapacak olan "dönen manyetik alan"ı bulmuştu. Dönen elemana bağlantı gereği olmayacaktı. Komütatör yoktu artık.
Sonradan tüm alternatif akım elektrik sistemlerini tasarladı. Alternatörler, elektrik enerjisinin ekonomik iletimi ve dağıtımı için gerilim yükseltici ve alçaltıcı transformatörler ve mekanik güç sağlamak için alternatif akım motorları. Dünyanın her tarafında harcanıp giden su gücünün bolluğundan esinlenip, gerekli olan yerlere enerji dağıtabilen hidroelektrik santralleriyle bu büyük gücün elde edilmesini tasarladı. Budapeşte'de "Birgün Niyagara Çağlayanını elektrik elde etmek için kullanacağım" diyerek dinleyenleri şaşırttı.

Edison tarafından cesareti kırıldı
Tesla'nın aradığı fırsat ve şans kolayca eline geçmedi. O zamanlar New York'da Pearl caddesindeki ilk laboratuvarında akkor lambası için pazar aramakla meşgul olan Edison'a rastladığı zaman Tesla, gençlik heyecanıyla, kendisinin bulduğu alternatif akım sisteminin açıklamasını yaptı. Bu düşünceyi derhal ve tamamen kestirip atan o büyük adam, "Sen teori üzerinde vaktini harcıyorsun" dedi.
Bir yıl boyunca, uzun boylu, zayıf Yugoslav, bu yabancı ülkede açlıktan korunmak için mücadele etti. Gün geldi, çukur kazarak geçimini sağladı. Fakat birlikte çalıştığı çukur kazıcı, Western Union'un ustası, yemek saatlerinde Tesla' nın ilgilendiği yeni elektrik sistemlerinin hayali tariflerini dinleyerek, bu konu üzerinde bir plan yaptı. Tesla'yı A.K.Brown adlı firmanın sahibiyle tanıştırdı. Tesla'nın parlak planlarıyla büyülenerek, Brown ve bir ortağı büyük bir atılım yapmaya karar verdiler. Ortaya belirili bir miktar para koydular ve Tesla Batı Broadway'de bir deney laboratuvarı kurdu. Orada Tesla jeneratör, transformatörler, iletim (transmisyon) hattı, motorlar ve ışıklar gibi tasarladığı sistemlerin tümünün planlarını hazırladı. Hatta iki ve üç fazlı sistemleri de tasarladı.
Cornell Üniversitesi'nden Profesör W.A. Anthony yeni alternatif akım sistemini sınadı ve derhal Tesla'nın senkron motorunun en iyi doğru akım motoruna eşit yeterlikte olduğunu açıkladı.

Alternatif akım ortaya çıkıyor
O zaman Tesla bütün kısımlara sahip tek bir patent altında sistemini tescil ettirmek istedi. Patent Bürosu her önemli fikir için ayrı bir dilekçeyle başvurulmasında ısrar etti. Tesla, 1887'nin Kasım ve Aralığında dilekçelerini verdi ve daha sonraki altı ayda yedi tane A.B.D. patenti aldı. 1888 Nisan'ında çok fazlı sistemini de içeren dört ayrı patent için başvurdu. Bunlar da hızla, bekletilmeden verildi. Yılın sonuna kadar 18 patent daha aldı. Bunları, çeşitli Avrupa patentleri izledi. Bu kadar hızla dağıtılan bu patent çığırının, eşi görülmemişti. Fakat fikirler ilginçti. O kadar ki, bir çelişme ya da bir tahmin yoktu. Bu yüzden patentler tek bir tartışma bile yapılmadan verildi.
Bu sırada Tesla, New York'da AIEE (Şimdiki IEEE)'nin bir toplantısında çok gösterişli konferans verip, tek ve çok fazlı alternatif akım sistemlerinin gösterisini yaptı. Dünya mühendisleri, muazzam gelişmenin kapısını açarak, telle yapılan elektrik enerjisi iletimindeki sınırlamaların giderilmiş olduğunu gördüler.
Fakat, kim, tümüyle daha iyi olan bu sistemi uygulayacaktı? Doğal olarak, bu kuruluş, Edison-General Electric olmayacaktı. Aksi halde kendi yatırımlarının eskimiş olduğunu kabul edeceklerdi.
İşte tam o sırada George Westinghouse, Tesla'nın laboratuvarlarına gitti ve Tesla ile tanıştı. Westinghouse, "Alternatif akım patentleri için bir milyon Dolar nakit ve ayrıca satış payı vereceğim" diyerek teklifini yaptı. Satış payı, beygir gücü başına 1 Dolar olmak üzere anlaştılar.
Ülke çapındaki Westinghouse yatırımlarının başarısı, gelişen elektrik endüstrisinde rakip durumunu korumak için General electric, Westinghouse'dan bir lisans almak zorunda kaldı.

Gerçekleşen Rüya1890'da, uluslararası Niyagara komisyonu elektrik üretmek için, Niyagara çağlayanının gücünü kullanmak amacıyla çalışmaya başladı. Bilgin Lord Kelvin, komisyonun başkanlığına atandı ve derhal doğru akım sisteminin en iyi olacağına dair açıklamasını yaptı. Fakat güç, 26 mil uzaklıktaki Buffalo'ya iletilecekti. Bu durumda alternatif akımın gerekliliğini kabul etti.
Westinghouse, on tane 5000 beygirgücündeki hidroelektrik jeneratörü için ve General Electric ise iletim hattı için kontrat yaptılar. Bu sistem iletim hattı, yükseltici ve alçaltıcı transformatörler Tesla'nın 2 faz projesine uygundu. Hareket eden parçaları azaltmak için, dıştan dönen alan ve içi sabit armatürlü, büyük alternatörler planlanmıştı.
O zamana kadar bu büyüklükte bir proje yapılmadığı için, bu tarihi proje heyecan yarattı. Dakikada 250 devir yapan, herbiri 1775 Amper veren, 2250 Volt'luk on büyük alternatör, iki fazlı 25 Hz (Hertz)'de 50 000 Beygirgücü veya 37 000 kW'lık çıkış oluşturuyordu. Rotorların herbiri, 3 metre çapında, 4,5 metre uzunluğunda (düşey jeneratörlerde 4,5 metre yükseklik) ve 34 ton ağırlığındaydı. Sabit parçaların herbiri 50 ton ağırlığındaydı. Gerilim, iletim için 22.000 Volt'a çıkarıldı.

Uzaktan radyo kontroluSonradan Telsiz denilen, radyo alanında Tesla'nın öncülüğü, Mors koduyla yapılan haberleşmeden de ileri gitti. 1898'de New York şehrinin Madison Parkı'nda (Madison Square Garden) telsiz ile uzaktan kontrola ait parlak bir gösteri düzenledi. Birinci geleneksel Elektrik Fuarının geliştiği yer ve genellikle Barnum-Bailey sirkinin çalıştığı büyük alanın ortasına büyük bir tank koydu ve suyla doldurdu. Bu küçük gölün üzerine, yüzmesi için, 1 metre uzunluğunda anten direği olan bir tekne koydu. Teknenin içinde bir radyo alıcısı vardı. Tesla, seyircilerin isteği doğrultusunda ileri gitme, sağa veya sola dönme, durma, geri gitme, ışıkları yakıp söndürme gibi çeşitli şeyleri uzaktan radyo kontrol sayesinde yaptı. Unutulmaz gösteri tüm seyircileri hayran bıraktığı gibi günlük gazetelerin ön sayfalarında yer aldı.

Matematiksel büyücülük
Tesla'nın matematik dehası, Westinghouse ve General Electric'in imalatını yaptığı alternatif akım cihazlarının, parçalarının yapımında büyük bir yer sağladı. Tesla, öğrencilik günlerinde karışık soruları kagıt ve kalemsiz çözerdi. Öğretmeni onun hile yaptığından şüphe eder ve O'na ayrı testler uygulardı. Genç Tesla, bütün logaritma cetvelini ezberlemişti. Şimdi A.B.D.'de kullanılan, saniyede 60 Hz'lik frekans, Tesla'nın mantık hesaplarından çıkarılmıştı. Çünkü, Tesla bu frekansın ticari açıdan en uygun olduğunu saptamıştı. Daha yüksek frekanslarda alternatif akım motorları yetersiz olacaktı. Daha alçak frekanslarda ise daha çok demir kullanmak gerekecekti. Işıklar da alçak frekanslarda titreşecekti.
Niyagara Çağlayanı'nın ana tesisi, ilk Westinghouse türbin jeneratörlerinin kapasitelerine uyması için, 25 Hz'e göre planlanmıştı. Bunu izleyen gelişmeler ile 60 Hz'e dönüşüm yapıldı. Günümüzde bu, Niyagara'dan elde edilen enerji, 360 mil uzaklıktaki New York'a kadar iletilmektedir. Bir zamanlar daha büyük uzaklıklar, Kuzeydoğu şebekesinden beslenmekteydi. Tesla, New York'a geldiği zaman, yeterli enerji iletimi için sınır 1 milden azdı.

Yüksek frekans öncülüğüTesla, araştırmalarında, yüksek gerilim ve yüksek frekansın bilinmeyen alanlarına daha çok yer verdi. Yüksek frekans cihazlarını kullanırken, bir elini daima cebinde tutardı. Bütün laboratuvar asistanlarına bu ön tedbiri almalarında ısrar ederdi ve bu kural, bugüne kadar daima gerilim bakımından tehlikeli cihaz etrafındaki uyanık araştırıcılar tarafından da uygulanmaktadır. O zaman yararlanılmamış olmasına rağmen, Tesla'nın yüksek frekans ve yüksek gerilim alanındaki keşifleri, modern elektroniğin yolunu açtı. Bir yüksek frekans transformatörü ile (Tesla Bobinleri - Tesla Coils) çıplak elinde tuttuğu gazlı tüpü yakacak şekilde vücudundan, zarar vermeden, yüksek gerilimli akım geçiriyordu. O günlerde Tesla, aslında neon tüpünün ve flüoresan tüpünün aydınlatmasını gösteriyordu.
Bazen, frekans aralığının alt ve üst kısımlarında yaptığı denemeler, Tesla'yı keşfedilmemiş bölgelere yöneltti. Mekanik ve fiziksel titreşimlerle çalışırken, Houston Caddesindeki yeni laboratuvarının etrafında hakiki bir depreme neden oldu. Binanın doğal rezonans frekansına yaklaşan, Tesla'nın mekanik osilatörü, eski binayı sarsarak tehdit etti. Bir blok ileride, polis karakolundaki eşya esrarengiz bir şekilde dans etmeye başladı. Böylece, Tesla, rezonans, vibrasyon ve "doğal 7 periyot"a ait matematiksel teorileri ispatladı.

Dünya'nın en güçlü vericisiYüksek gerilim ve yüksek frekanslı elektrik iletimi konusundaki araştırmalar, Tesla'yı Colorado Springs yakınlarındaki bir dağın üzerine dünyanın en güçlü radyo vericisini kurup çalıştırmaya yöneltti. 60 metrelik direğin etrafında, 22,5 metre çapında, hava çekirdekli transformatörü yaptı. İç kısımdaki sekonder 100 sarımlı ve 3 metre çapındaydı. Üreticisi, istasyondan birkaç mil uzaklıkta bulunan enerjiyi kullanırken, Tesla ilk insan yapımı şimşeği oluşturdu. Bir direğin tepesindeki 1 metre çaplı bakır küreden, 30 metre uzunluğunda, kulakları sağır eden şimşekler çaktı. Ufka kadar gök gürültüsü işitildi. 100 milyon Volt değerinde gerilim kullanılıyordu. Yarım asırlık bir süre içerisinde giderilemeyen bir hayret yarattı.
İlk denemesinde, vericideki güç jeneratörünü yaktı. Fakat tamir ederek 26 mil uzağa, gücü telsiz ile iletebilinceye dek deneylerine devam etti. O uzaklıkta, toplam 10 kW'lık 200 tane akkor ampulü yakmayı başardı. Daha sonra, kendi patentleriyle meşhur olan Fritz Lowenstein'in, Tesla'nın yardımcısı iken bu gösterişli başarıya şahit oldu.
1899'da alternatif akım patentleri için Westinghouse'dan aldığı paranın sonunu harcadı. Albay John Jacob Astor, onu mali yönden kurtarmaya geldi ve Colorado Springs'deki denemeleri için 30.000 Dolar sağladı. Sonra bu para da bitti ve Tesla New York'a geri döndü.
Morgan, gösterişli başarıları ve şahsiyeti dolayısıyla, Nikola Tesla'nını hayranı olmuştu. Tesla, kısa zamanda Morgan'ın sürekli misafiri oldu. Kusursuz giyinişli, birkaç dilde yaptığı kültürlü konuşması ve medeni davranışıyla gösterişli centilmen Tesla, New York sosyetesinin gözdesi oldu.

Dünya çapında telsiz
Long Island'ın tepelik bölümünde, Wardenclyffe yakınında yavaş yavaş yükselen garip yapı bütün seyredenlerin ilgisini çekerdi. Tek parça olması dışında, büyük bir mantara benzeyen yapı, yerdeki kısmı geniş ve 62 metre yukarısındaki tepe noktasına doğru daralan, kafes şeklinde bir iskelete sahipti. Tepede 30 metre çapında bir yarım küreyle örtülüydü. İskelet, bronzdan kalın civata ve bakır lamalarla birbirine bağlanmış, sağlam ağaç kolonlardan yapılmıştı. Yarım küre şeklindeki tepe, üstten yüzeysel olarak bakır bir elekle kaplıydı. Tüm yapıda demir metali yoktu.
Ünlü mimar Standford White, konuyla o kadar ilgilendi ki, en iyi yardımcısı W. D. Crow'u görevlendirerek proje işini ücretsiz yaptı.
34'üncü caddedeki eski Waldorf-Astoria otelinde oturan Tesla, hergün, taksiyle, çarklı araba vapuruna binerek Long Island şehrine giderek , oradan da Long Island demiryoluyla Shoreham'e aktarma yaparak inşaata gidiyordu. Proje kontrolünün aksamaması için, trenin yemek servisi onun için özel yemek hazırlıyordu.
Büyük kulenin yakınında, 30 metre karelik tuğla bina tamamlandığı zaman, Tesla Houston caddesindeki laboratuarını binaya taşımaya başladı. Bu sırada radyo frekans jeneratörleri ve onları çalıştıran motorların yapımında üzücü bazı gecikmelerle karşılaşıldı. Birkaç camcı, planları hazır olan özel tüpleri şekillendirmeye çalışıyorlardı.

Kahin gelecekten bahsediyor
Bu sırada Tesla (1904), Mors koduyla sınırlı olan büyük endüstrinin geleceğine ait, uzak görüşünü açıklayan kuramsal broşürünü yayınladı. Bu broşür, Tesla 'nın kahin olduğuna herkesi inandırdı. "Dünya çapında telsiz sistemi"nde, çeşitli olanakları sağlayacak olan özellikler açıklanıyordu. Broşürde, Telgraf, Telefon, haber yayını, Borsa görüşmeleri, Deniz-Hava trafiğine yardım, Eğlence ve Müzik yayını, saat ayarı, Resimli Telgraf, Telefoto ve Teleks hizmetleri ile, Tesla'nın sonradan oluşumunu gördüğü Radyo sitesi anlatılıyordu..

Morgan'ın yardımı sona eriyor
1904 Mart'ı, Elektrik Dünyası ve Mühendisliği Dergisinde, Tesla, Kanada Niyagara Enerji firmasının telsiz enerji iletimi sistemini uygulamasını istediğini ve bunun için 10 milyon Volt'luk gerilimde 10.000 beygirgücü dağıtabilecek bir sistem kullanmayı istediğini açıkladı.
Niyagara Projesi asla gerçekleşmedi. Fakat, gösterişli Long Island'ın kaderine etki yaptı. Aydınlığa çıkmayan nedenlerle, J. P Morgan düşüncesini değiştirdi ve Tesla'nın para kaynağı aniden kurudu. Başlangıçta Tesla, Morgan'ın hemen hemen bitmek üzere olan işin tamamlanmasını sağlamayacağına inanmak istemedi, ama Morgan kararlıydı. Morgan'ın çekilme nedeni asla öğrenilemedi.

Mantıksız bir saygısızlıkBirinci Dünya Savaşı sırasında ulusal savunma adına çok saçma saygısızlıklar öne sürüldü. Garip bir nedene göre Long Island, Wardenclyffe'deki Tesla'nın şanlı kulesinin, A.B.D.'nin emniyetini tehlikeye soktuğuna ve tahrip edilmesi gerektiğine karar verildi.
Kablo bağlanarak yüksek yapıyı öne çekip, dengesini bozmak için yapılan boş teşebbüslerden sonra, en sonunda temeli dinamitlenerek devrildi. O zaman bile, kule çökerken parçalanmadı. Zedelenmeksizin yana yattı ve en sonunda parça parça söküldü.


Radyo frekans alternatörü1890'da Tesla yüksek frekans alternatif akım üreteçlerini yapmıştı. 184 kutuplu olan bir tanesi 10 kHz'lik çıkış veriyordu. Daha sonra, 20 kHz'e kadar yüksek frekansları elde etti. Ancak on yıl kadar sonra 50 kW çıkışlı radyo frekans üretecini Reginald Fessenden geliştirdi. Bu makine, General Electric tarafından 200 kilo Watt'a çıkarıldı ve Fessenden'in ilk alternatörlerini kuran, çalışmasını kontrol eden adamın adı verilerek, Alexanderson alternatörü satışa çıkarıldı.
Hemen hemen dünya kablolarının çoğunu elinde tutan İngiliz işadamlarının, bu makineye ait patentleri elde etmek üzere olduklarını görünce, A.B.D. Donanmasının acele çağrısıyla "Radio Corporation of America (RCA)" şirketi kuruldu. Yeni firmanın
1919'da kurulmasıyla, Marconi Wireless Telegraph Co. of America firmasının güçlü fakat yetersiz, Marconi kıvılcımlı vericileri, çok başarılı olan Radyo Frekans alternatörleri ile yer değiştirdiler.
Birincisi N.J. New Brunswick'te kuruldu. 200 kilo Watt'da ve 21,8 kilo Hertz frekanslı titreşim oluşturdu ve ticari işte kullanıldı. Bu ilk, sürekli, güvenilir Atlantik aşırı Radyo servisi idi. Bu
alternatörler, Tesla'nın kulesinin yerine, Radyo merkezinin tüm güçlerini sağladı. Böylece Nikola Tesla'nın Dünya çapında telsiz hayali, 30 yıl sonra, icat ettiği vericinin kullanılmasıyla gerçekleştirildi.

Radar ve Tirübünler
Tesla, birçok alanlarda yaratıcı araştırmalara devam etti. 1917'de uzaktaki cisimlerin üzerine kısa dalga darbeleri gönderip, yansıyan kısa dalga darbelerinin bir flüoresan ekran üzerinde toplanmasıyla izlenebileceklerini açıkladı. Eğer bu radar değilse, neydi? Diğer bilim adamlarının varlıklarını keşfetmelerinden 20 yıl önce, kozmik ışınları açıkladı. 1929'a kadar çeşitli zamanlarda, buhar ve gaz için "kepçesiz" yüksek hızlı türbinler üzerinde çalıştı. Kolay öfkelenen Tesla ile, Edison Waterside Enerji Tesisi ve Allis Charmes Fabrikasındaki araştırmalarında onunla çalışan bazı mühendis ve yardımcıları arasında ortaya çıkan sürtüşme, aleyhine oldu. Bugün, düz rotorlu Tesla türbinlerinin sonucu hakkında hiçbir bilgimiz yoktur.
Yıllar geçtikçe, ondan, gittikçe daha az haber alınmaya başlandı. Bazen gazeteci ve biyografi yazarları onu arayıp röportaj yapmak istiyorlardı. Gittikçe garipleşti, gerçeklerden uzaklaştı, aldatıcı hayalciliğe yöneldi. Not alma alışkanlığı edinmemişti. Her zaman tüm araştırma ve deneylerine ait tüm bilgiyi aklında tutabildiğini iddia ve ispat etti. 150 yıl yaşamaya kararlı olduğunu ve 100 yaşının üstüne eriştiği zaman, araştırma ve deneyleri sırasında topladığı bütün bilgiyi etraflıca anlatarak, anılarını yazacağını söyledi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında öldüğü zaman, kasasına askeri yöneticiler el koydular ve kayıtların cinsine ait herhangi bir şey duyulmadı.
Tesla'nın kendine özgü bir tutarsızlığı da, kendisine iki şeref unvanı verildiği zaman ortaya çıktı. Birini reddetti.
1912'de Nikola Tesla ve Thomas Alva Edison'un 40.000 $'lık Nobel Ödülü'nü paylaşmaya seçildikleri açıklandı. Tesla, bu ödülü de reddetti. Her nasılsa, Edison'u sevenler tarafından kurulan AIEE Edison madalyasını 1917'de Tesla'ya layık görüldüğünde, bunu kabul etmeye yanaşabildi.

Kişilik
Tesla, yaklaşık 2 metrelik boyuyla kendi dönemine göre oldukça uzundu. Narin yapılı, beyaz tenli, mavi gözlü ve dalgalı kahverengi saçlıydı. Her zaman resmi giyinirdi.
Tesla saplantılı biriydi, garip huyları ve fobileri vardı. İşlerini üçerli gruplar halinde yapardı, ve numarası üçe tam bölünebilen bir otel odasında kalmak konusunda ısrarcıydı. Tesla mücevherden, özellikle inci küpelerden iğrenirdi. Temizlik ve hijyen konusunda çok titizdi. Yuvarlak nesnelere ve kendisininki dışında insan saçına dokunmaktan hoşlanmazdı.
Tesla güvercinlere özel bir ilgi duyardı. Parkta beslediği güvercinler için özel yemler sipariş eder ve güvercinlerin bazılarını otel odasına getirirdi. Hayvanları severdi.
Resmi yemekler dışında her zaman yalnız başına yemek yerdi, ve hiçbir koşul altında bir bayanla tek başına yemek yemezdi.
Tesla hiç evlenmedi. Bekar ve aseksüel olmasının bilimsel yeteneklerine yardımcı olduğunu düşünüyordu.
Tesla muhteşem şovmenlik yeteneğiyle tanınırdı. Buluşlarını ve deneylerini tıpkı bir sihirbaz gibi sanatsal bir şekilde tanıtırdı. Kaynak: tr.vikipedia.org/viki/Nikola_Tesla



Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/DenizliNİKOLA TESLA: GİZLİ ZAMAN YOLCULUĞU DENEYİMLERİ
Yazan: Commander X (Komutan X)
Commander X Nikola Tesla’nın gizli zaman yolculukları deneyimleri konusunu enine boyuna incelemiştir. Korkunç Philadelphia Deneyi’nden sonra ki bu deney kısmen Tesla teknolojisiyle yapılmıştı, Nikola Tesla yolculuğun sırlarını kazara bulmuştu. Zamanı ve uzayı düzenleyen kurallarla kozmik çatının tehlikeli doğasını karıştırmıştır.
Kitaplarımı okuyanları şaşırtmayacağım. Kendi zamanının çok çok ötesinden bir zekaya sahip olan bir adam vardı. Doğaüstü bir zekası vardı. Bu tür insanların dünyadan değilde sanki uzaydan gelmiş dünya dışı varlıklar olduğunu düşünürüm. Kabul etmem lazım ki uzunca bir süre boyunca Nikola Tesla’nın bu dğnyadan olmadığı fikri oldukça hoşuma gitmişti. Bu muammalı adamla ilgili cevaplanması gereken onlarca soru vardır. Ve bu soruların çoğunun cevaplanmasının imkansızlığına ve en azından bunların cevaplanmasını beklemeye benim ömürümün yetmeyeceğine eminim. Ve en sonunda Nikola Tesla ile ilgili gerçekleri öğrenmeyi bıraktım.İlkokul çağım Tesla ve onun muhteşem çalışmalarından bir haber olarak geçti. Tesla’nın adı karanlık komplolarla beraber anılırdı. Kamuda sadece adaşı olan Tesla-Coil onurlu bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Aslında sadece birkaç kişi şirkete onun kendi ismini verdiğini biliyor. Des kitaplarında adı geçmez ve öğretmenler de adını çok çok seyrek anarlar.
Tanrıya şükürler olsun ki, Bazı kişiler Tesla’ya yapılan haksızlığın farkına vardı da bazı sınıflarda adı sıkça geçer oldu. Rahatlıkla söyleyebilirim ki 20. yüzyılı Tesla icat etmiştir. Ama geride sadece gizemi kaldı. Bu gizem sadece Nikola Tesla adının kirlenmesine değil, insanlığın da kirlenmesine yol açmıştır. Amerika Birleşik Devletleri patent dairesi Tesla’nın bir çok buluşuna onay verip kabul etmiştir. Bu icatlar Tesla ve yatırımcıların yüzünü güldürecek kazançlı icatlardı. Ac motoru Tesla’nın muhteşem bir icadı olup dünyayı değiştirmiştir. Ayrıca o veya bu nedenden dolayı patentini alamadığı veya almadığı bir çok icadı da vardır. Tesla’nın finansal danışmanlığı yapmasının yanında kendi meraki için teknoloji araştırma ve geliştirme işinde çalıştığını biliyorum. Bu icatlarla ilgili pek bir bilgimiz yok. Tesla’nın icatları belli bir noktaya kadar sadece kendi amaçlarına ve çalışmalarına ışık tutuyordu. Çoğu fikrini projeye veya gerçeğe geçirecek vakti bulamamaktan yakınıyordu. O yüzden çoğu çalışmasını yarıda bırakmak zorunda kaldı. Proje ve çalışmalarından bazıları; çok yüksek güçte elektrikli süpürge (vacuum), roket motoru dizaynı, güneş enerjisi ve ışıkla ilgili deneyler....vb gibi o zamanlar 20.yüzyıla uymayan icat ve çalışmalardır. Buluşlarını basarak herkese dağıtırdı bu şekilde kendini terapi ederdi. bazı buluşlarını ise halka sunmadan veya patent işlemleri için değil, öylesine yazdı. Tesla’nın bazı inanılmaz konularda çalışmaları vardı; bedava enerji, yerçekimsizlik, görünmezlik ve hatta zaman yolculuğu. Tesla zamanında bile ağza dahi alınmayacak kadar uçuk olan bu fikirler günümüzde de yaratıcılıktan ve hayal gücünden birhaber olan bilim adamlarınca lanetlenmiştir. Askeri haberalma’daki yıllarımda Tesla’nın çılgın fikirlerini temel alan bazı top secret çalışmalara ve araştırmalara şahit oldum. Amerika ve Rusya 1970lerin başından beri zerre ışınlı RF (radyo frekansı) silahlarını kullanıyorlar. Tıpkı Teslanın diğer çalışmalarını dünyanın kullandığı gibi.

Günümüzde Tesla’nın pek çok çalışması bir çok ülke tarafından araştırılıp geliştiriliyor. Bu Ar-ge çalışmalarını karşılamak için devletler karanlıkta kalan bütçelerini arttırmışlardır. Pek çok derin ve karanlık gizli projeler sivil bilim tarafından onlarca yıldır ve hatta yüzlerce yıldır araştırılıp geliştirilmektedirler. 1895’de küçük buluşlar büyük olaylara yol açardı. Nikola Tesla’nın göze batan ilk çalışması manyetik alanların döndürülmesi çalışmasıdır. Göze batan diğer bir çalışması da radyo frekansları ve elektrik enerjisinin atmosferde gönderilmesi çalışmalarıdır. Teslanın bu basit buluşu yıllar sonraki entrikalar, korkular ve felaketlerle anılan Philadelphia Deneyi ve Montauk zaman yolculuğu projelerine yol gösterecektir. Fakat bu top secret programlar bundan yıllar evvel ortaya çıkmıştı. Tesla zaman ve zaman yolculuğu üzerinde gerçeğe ulaşılabilecek çalışmalarda bulunmuştur. Tesla, yüksek voltajlı elektrik ve manyetik alanlar kullanarak yaptığı çalışmalarda zamanın ve uzayın yarılabileceğini veya çarptırılabileceği ve böylece de diğer zaman boyutlarına kapı açılabileceğini gördü. Bu muazzam buluşun yanında, Tesla tehlikelerle dolu olan zaman yolculuğunu buldu. Tesla’nın zaman yolculuğuyla ilgili ilk çalışmaları 1895 Mart’ında başladı. New York Herald’dan bir gazeteci 13 Mart’ta gazetede şunları yazmıştır: Tesla ile küçük bir kafede tanıştık. 3.5 milyon voltluk elektriğe kapıldıktan sonra benimle el sıkıştı ve ” bu gece size iyi bir arkadaş olamayacağım. Az kalsın ölüyordum. Bir kıvılcım 3 fit öteden geldi ve beni sol omzumdan çarptı. Yardımcım akımı kapamasaydı ölmüş olurdum herhalde.” Tesla yankısal elektromanyetik yüklemeye maruz kaldı. Aynı zaman dilimi içinde kendini dışarıda buldu. Söylediğine göre geçmişi bugünü ve geleceği hepsini bir anda gördü. Fakat elektromanyetik alandan dolayı felç oldu ve kendine yardım edemeyecek bir hale geldi. Asistanı akımı keser kesmez Tesla’ya bir şey olduğunu anladı. Bu durum yıllar sonra Philadelphia Deneyi sırasında da olmuştu. Aslında gemicilerin başına gelen olay daha uzun sürmüştü ve sonu da felaktlerle bitmişti. Tesla’nın gizli deneyi Tesla kadar insancıl olmayan ellerde devam etti. Tesla’nın araştırmalarıyla ilgili bu kötü dedikoduları bir yana bırakıyoruz, umarım bir gün bu sırlar doğru bir şekilde tamamen ortaya çıkar.

Çeviri: Çetin BAL & Onur Altekin-09-11-2004
....................................................................................................................................................
Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir.The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli

15 Nisan 2007 Pazar

ADANA'LI MUCİTLER LAZER ÜRETTİ

Türk mucitler lazer üretti!
ABD, İsrail, İngiltere ve Hindistan'da savunma sanayiinde kullanılan ve üretim yöntemi sır gibi saklanan lazer, Türk mucitler tarafından da üretildi. Özelleştirme Sosyal Destek Projesi (ÖSDP) kapsamında Adana Sanayici ve İşadamları Derneği'nce (ADSİAD) hazırlanan ve Dünya Bankası tarafından desteklenen Adana İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) bünyesindeki Ment-Isoft firması çalışanları tarafından üretilen lazer tekstil sektöründe kullanılmak üzere üretildi. Firma sahibi Alpay Bekret, yaptığı açıklamada, ürettikleri lazerin geliştirildiği takdirde savunma sanayiinde silah ve mayın tespiti, kilometrelerce uzaktaki sesleri dinleyebilme ve veri alabilme gibi özelliklere sahip olduğunu söyledi. Dünyada sadece ABD, İsrail, İngiltere ve Hindistan'ın özellikle savunma sanayiinde silah olarak kullandığı lazerin üretim yönteminin sır gibi saklandığına dikkat çeken Bekret, "Türkiye'de lazer üretimi yok. Dolayısıyla Türkiye, birçok sektörde kullanılan lazeri, dışarıdan en az 4-5 bin dolara ithal ediyor. Biz patentini aldıktan sonra bu lazeri 200-300 dolar gibi fiyata satmayı planlıyoruz" dedi.Türkiye'de enerji üretimi sıkıntısı yaşandığına da dikkat çeken Bekret, lazer ışınlarının soğuk füzyona uğratılmasıyla enerji elde edilebileceğini kaydetti. Lazerin kullanım alanlarının türlerine göre değişebildiğini belirten Bekret, şunları söyledi: "Lazer birçok hassas sektörlerde kullanılabiliyor. Bir mermer, dağdan kesme makineleriyle blok halinde kesilirken, kırıklar oluşuyor. Ancak lazerle yapılacak olan işlem kusursuz oluyor. Çünkü, lazer ışını bir jiletten 30 kat daha keskin ve ince. Böyle olunca da hata yapma oranı sıfıra iniyor. Bir cismin içini açmadan içindeki alana müdahale yapılması somut makinelerle mümkün değilken, lazer cismin içine işleyerek üst katmana zarar vermeden içine müdahale edebiliyor. Lazere sahip olan ülkeler daha çok savunma sanayiinde kullanıyor. Teklif gelmesi halinde geliştirerek Türk savunma sanayisine katkı sağlayabiliriz. Bu konuda tekliflere açığız." Lazerin mucitlerinden Adnan Işık ise yaklaşık 3 yıldır üzerinde çalıştıkları lazeri yaklaşık 70 bin dolara mal ettiklerini belirterek, "Önemli olan bu lazeri üretebilmekti. Biz lazeri yönlendiren kontrol mekanizması tüpü ve bu tüpün içerisindeki kimyasalları üretebildik. Sıra bunu geliştirmekte. En çok 30 wolt civarında bir güce ulaşabildik. Ama bu lazer ABD'de ilk kez üretildiğinde 0,5 wolt güç yapılabilmişti. Yani bunu başarmamız oldukça büyük bir gelişme. Biz tekstil amacıyla ürettik ama geliştirildiği takdirde savunma sanayi ve daha bir çok alanda kullanılabilir" dedi.

ADANA'LI MUCİTLER'DEN BİR İLK DAHA: "YUMURTA KIRMA MAKİNASI"

Yumurtaya kalite kontrolü yapan buluş

Türk mucitlerin icat ettiği "Yumurta Kırma MakinAsi", incelediği yumurtanın verilerini bilgisayara aktararak, tavuğun daha kaliteli yumurta üretmesi için beslenme seçenekleri sunuyor. Özelleştirme Sosyal Destek Projesi (ÖSDP) kapsamında Adana Sanayici ve İşadamları Derneği'nce (ADSİAD) hazırlanan ve Dünya Bankası tarafından desteklenen Adana İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) bünyesindeki Ment-Isoft Firması çalışanları tarafından icat edilen makine, kaliteli yumurta için standart oluşturuyor. Cihaza konulan yumurtaya basınç uygulan cihaz, yumurtanın kırıldığı noktadaki verileri bilgisayara aktararak, yumurtanın dayanıklılığı ve kabuk kalınlığını bildiriyor. Bilgisayardaki veriler kaliteli bir yumurtanın olması gereken verileriyle bir program sayesinde karşılaştırılıyor. Ortaya çıkan verilere göre üreticiler, yumurta üretiminde tavuklara hangi tip yemlerin verilmesi, sıcaklık seviyesinin nasıl olması gerektiği gibi konularda yönlendiriliyor. Cihazın mucitlerinden Adnan Işık, daha çok ziraat fakültesi bölümü bulunan üniversiteler tarafından tercih edilen makinenin, sağladığı imkanlarla kaliteli ve verim kaybı az olan yumurta üretimi yapmaya olanak sağladığını söyledi. Yumurta Kırma Makinesi'nin Avrupa ülkelerinde benzerlerinin bulunduğunu belirten Işık, "Bu cihazlar yurt dışında 15 bin dolar gibi yüksek fiyatlardan satılıyor. Türkiye'de ziraat fakültesi bölümü bulunan üniversiteler cihaza yoğun ilgi gösterseler de, yüksek fiyatlar nedeniyle çoğu bu cihazı alamıyor. Ancak biz bu cihazı bin 500 dolar gibi düşük bir fiyattan piyasaya sürmeye karar verdik. Şu anda cihazdan 3 adet ürettik. Bunlardan bir tanesini Çukurova Üniversitesi'ne verdik. Konya ve Ankara'daki üniversitelerden de bu konuda talep var. Seri üretime geçtikten sonra ilk etapta 50-60 adet üreteceğiz" dedi. Ment-Isoft firmasının sahibi Alpay Bekret ise cihazın Türkiye'de ilk kez üretildiğine dikkat çekerek, yumurta sektöründe eşi bulunmayan bir cihaz olduğunu söyledi.
iha
Yayın Tarihi : 19 Ocak 2007 Cuma

BİZDEN BİR DAHİ:Oktay Sinanoğlu

Oktay Sinanoğlu Kimdir?
1935'te doğan Sinanoğlu, 1953’te Atatürk tarafından 1928 yılında kurulmuş TED Yenişehir Lisesini burslu olarak okudu ve birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla kimya mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti. 1956’da ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.
1957’de Massachusetts Institute of Technology ' yi ( MIT ) 8 ayda birincilikle bitirerek Yüksek kimya Mühendisi oldu. 1960’ta Yale Üniversitesinde "asistant professor" (yardımcı doçent ) olarak çalışmaya başladı.
26 yaşında iken atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı ile "associate professor" (doçent) ve 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırdı ve "full professor" ( profesör ) ünvanını aldı. Bu ünvan ile modern üniversite tarihinin ve Yale Üniversitesi tarihinin en genç profesörü oldu.
1964’te ODTÜ'ye danışman profesör oldu. Yale Üniversitesinde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. Dünyada yeni kurulmaya başlayan Moleküler Biyoloji dalının ilk birkaç profesöründen biri oldu. (Watson ve Crick sarmal modelindeki dna sarmalının çözelti içinde o halde nasıl durduğunu keşfeden adam - solvofobik kuvvet ) Amerikan Ulusal bilimler akademisine üye olarak seçildi. Buraya seçilen ilk ve tek Türk oldu.
İki defa Nobel' e aday gösterildi.
Defalarca Nobel Akademisinin isteği üzerine Nobel'e adaylar gösterdi. Dünyanın sayısız yerinde sayısız buluşları ve teoremleri ile ilgili sayısız konferans verdi.
26 yaşından beri devam ettiği Yale Üniversitesinde Moleküler biyoloji ve kimya olmak üzere iki kürsüde profesör ve son 7 senedir görev yaptığı Yıldız Teknik Üniversitesinde ise Kimya dalında olmak üzere bir kürsüde Profesör olarak görevini sürdürüyor. Sayın Profesör Doktor Oktay Sinanoğlu; dünyanın en genç yaşta profesör olmuş kişisi ve Nobel adayı. 1953 yılında Ankara’da TED’in Yenişehir Lisesini birincilikle bitirdi. O zaman lisenin eğitim dili tamamen Türkçe’ydi, takviyeli yabancı dil dersleri vardı, sonradan kolej oldu. TED tarafından Amerika’ya burslu Kimya Mühendisliği için gönderildi. 1956 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de Kimya Mühendisliğini birincilikle bitirdi. 1957’de Amerika Birleşik Devletlerinde MIT’den birincilikle Yüksek Kimya Mühendisi oldu. Alfred Sloan ödülünü aldı. 1959’da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de; Kuramsal Kimya Doktorasını yaptı, doktorasını yaparken iki ödül kazandı. 1959-1960 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri Atom Enerjisi Merkezinde araştırmalar yaptı. 1961’de hem Harward, hem de Yale’de kendisinin yeni Nicem (“Kuvantum”)Kimyası ve fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey derslerde yeni buluşlarını anlattı.
En genç profesör
1962 yılında Batının 300 yılda en genç profesörü oldu (26 yaşında Yale Üniversitesinde); 1962 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu’na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör unvanını verdi. Türkiye’de de kuramsal kimya bölümünü kurdu. Ortadoğu Teknik Üniversitesinde eğitimin Türkçe olması için uğraş verdi. Ama, tabii olmadı. 1964’de Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne Yale Üniversitesine atandı. 1973’te Almanya’nın en yüksek Aleksander von Humboldt Bilim Ödülünü ilk kazanan kişi oldu. 1975’te Japonya’nın Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülünü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu’na ilk ve tek, Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verildi. 1976’da Japonya’ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Hindistan’ın Devlet Misafiri olarak, Hintli Bakanlarla ve Cumhurbaşkanıyla görüşmüştür. Meksika’da aynı seviyede Üçüncü Dünya Bağımsızlığı için çalışmıştır. Yıldız Teknik Üniversitesi'nden yaş sınırında (67) emekli oldu.Yale'deki hayat kaydıyla, ömür boyu olan iki kürsülü profesörlüğünü, Türkiye'nin ve Türkçe'nin başına gelenlerle daha verimli mücadele edebilmek için, "emeritus professor" ünvanına çevirterek Türkiye'deki faaliyetlerini daha da yoğunlaştırdı. O ara Türkiye genelindeki herhangi bir bir evrenkentte (üniversitede) yetenekli gençlere, fizik kimya, matematik, moleküler biyoloji dallarında mastır, doktora araştırmaları yaptırması, herşeyi YÖK'ten soran rektörlerce engellendi. Ama Oktay Sinanoğlu, öte yandan bilimsel araştırmalarına dış ülkelerde devam ediyor. 1962’den günümüze dek ilk TÜBİTAK Bilim Ödülünü, ilk Sedat Simavi ödülünü, 1992’de Bilgi Çağı, 1995’te İLESAM Üstün Hizmet Ödülünü, ayrıca Yılın Fikir Adamı, Yılın Bilim Adamı ödüllerini aldı. Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi-Kazakistan ve benzeri bir çok kuruluşta profesör, mütevelli heyeti üyesi, Atatürk Kültür Kurumu asli üyesidir. 2001'de Yerel gazeteler Birliği'nce "Halk Kahramanı Ödülü" verildi. Bu yılda Antalya'da Uğur Mumcu Bilim Ödülü (2002), TÜRKSAV Türk Dünyası'na Hizmet Ödülü (2002) verildi. 250 kadar uluslararası bilimsel yayını, bilim kuramları, çeşitli dillere çevrilmiş kitapları vardır. Türkiye’de de Türkçe pek çok yayın yapmıştır. Değişik ülkelerde iki kez Nobel’e aday gösterilmiştir.

14 Nisan 2007 Cumartesi

YARATICI FİKİRLER, YENİ DAHİLER

Bir Milyon Dolarlık Fikir !
Alex Tew Kimdir?

Bir fikire aşık olmak bu olsa gerek.
Basit, kolay anlaşılır, dikkat çekici, daha önce yapılmamış, yenilikçi bir fikir, yatırım maliyeti nerdeyse yok, sonuç: sadece 4 ayda 1.037.100 dolar ! Internet’te muhtemel yeni bir reklam trend’inin öncüsü.
Entrepreneur’lük, yani girişimcilik adına (ilk defa 10 Eylül’de demedideme‘de okuyup sonradan takip ettiğim) kocaman bir başarı hikayesi:
Daha 8 yaşındayken bile girişimciliğini çizdiği karikatürleri okulda satarak gösteren, İngiltere’de Cricklade, Wiltshire’da ailesiyle birlikte yaşayan 21 yaşındaki Alex Tew‘den bahsediyorum.
3 yıllık İş Yönetimi derecesi alabilmek için Nothingham Üniversitesi’nde okuyacak parası yok. Burda okumanın yıllık maliyeti az değil; yaklaşık 7.000 pound.
Bir gece yarısı, elinde kağıt kalem “nasıl milyoner olurum” yazmasıyla başlayıp, aynı gece 50 dolar’a http://www.milliondollarhomepage.com/ adresini satın almasıyla bitirdiği gecenin, 4 ay sonra ona 1 milyon dolar kazandıracağına Alex de inanmamış, hem de hiç. %1 veya 2’sini hedeflemiş, o da onun yıllık okul parasını karşılıyor.
Ancak büyük düşünmenin hiç mahsuru yok !
Alex Tew, kendi tabiri ile “internet time capsule” olacak projesinin fikirini piksel’lerden buluyor. (Biliyorsunuz, ekran görüntüleri ufak noktalardan oluşuyor, bunlara da piksel - pixel - deniyor. Yani bir resmin en ufak element’i. Biz onlar bir araya geldiğinde bir resmi bütün olarak görüyoruz).
Adeta bir piksel fabrikası yaratıyor işte bu İngiliz.
Her biri 100 piksellik kutulardan oluşan, 10.000 kutu, yani 1 milyon piksel’den oluşan bir reklam panosu. Alex işte bu kutuları minimum 5 yıl garanti ile (becerebilirse çok daha uzun) satıyor şirketlere, 1 piksel=1 dolar! Her bir kutu=100 dolar! Şirketler de logolarını koyup kendilerine link veriyorlar.
Bu aynı zamanda internet dünyasında mikro reklamların yer aldığı piksel reklamcılığının da doğuş hikayesi.
Kendini anlatan, merak uyandıran, dikkat cekici bir isim: “milyon dolarlık sayfa” (the million dollar homepage).
İnternet dünyasında esasen bugün var olan imkanları fırsata dönüştüren bir ilk.
Fikir basit (Ne kadar basit, o kadar iyi).
Reklam veren şirketlere (projenin başında) Alex işin artılarını şöyle anlatıyor:
En az 5 yıl boyunca bu sayfadan şirketlerine yaratılacak ek trafik,
Marka bilinirliklerine katkı,
Daha önce görülmemiş bir fikir ile ilişkilendirilme, bir aradalık,
İnternet tarihine geçme ihtimali olan bir projenin parçası olma.
Sonradan talepler öyle bir boyuta ulaşıyor ki, artık bırakın kimseye bir şey satmaya çalışmayı, Alex Tew satılan yerlere logoları bile yerleştirmek için geç kalmaya başlıyor. CNN, The Wall Street Journal, Vanity Fair, MSNBC, ABC News, Fox News, BBC, MSN, Yahoo! ve diğerleri… Cevap bekleyen binlerce mail de oluşunca delegasyonu, yani yetki verip görev dağılımı yapmayı öğrenmek zorunda kalıyor, hem de keyifle.
Reklam alanları dolmaya başladıkça kıskançlıklar, çamur atmalar, suçlamalar da başlıyor. Hatta ödemeleri aldığı PayPal bile artan para trafiğinden kuşkulanıp bir müddet limit getiriyor hesabına. Ancak aldırış etmiyor Alex, kendi bildiği yoldan sapmıyor, saflığını bozmadan, şeffaf ve dürüstce açıklıyor herşeyi.
Bir öğrencinin milyon dolar kazanma hikayesinin etkisi.
Hikayenin özünde ise tam bir büyüyen çığ etkisi var;
Daha çok piksel sat,
Daha çok medyanın dikkatini çek,
Daha çok insan siteye baksın,
Daha çok piksel sat.
Alex kazandığı paradan bugüne kadar sadece siyah Mini marka bir araba alıyor, o kadar. Parasının bir kısmını bugüne kadarki emekleri karşılığında ailesiyle paylaşacağını söylüyor. Son aylarda kapısını aşındıran yatırımcı ve bankacıların sayısı epey fazla. Kalan parası için ise henüz kararsız. Kafasında yeni fikirler olduğunu, milliondolarhomepage’in sadece bir başlangıç olduğunu belirtiyor. Bu internet tarihinde yer alacak sitenin resminden oluşacak poster veya t-shirt’leri yaptırıp satmaya başlaması ise beklenilen, hemen akla gelecek ilk hareketi.
Bu kadar basit ama muhteşem sonuçları olan “1 milyon dolarlık bu fikir” işe yarar yaratıcılık adına çok güzel bir örnek olduğu için paylaşmak istedim
Yeni fikirler esasında heryerde, hergün, heran hayatımızda. Ve herkesin, evet herkesin bunları bulmaya gücü var. Çünkü yaratıcılık doğuştan değil (var etkisi ama tek başına yeterli değil), sonradan öğrenilebilecek bir beceri. Yeter ki isteyelim, yeter ki eğitelim düşünce sistemimizi. Sıyrılalım kalıplardan ve kalıplarla düşünce sisteminden. Yapalım hayatımızın bir parçası, içselleştirerek. Nasıl olacağını, yöntemleri de dilerseniz başlayalım yakında burda konuşmaya.
Nice yeni fikirlerle dolu anlara…Kaynak:www. fikiratolyesi. com

ÇAĞIMIZA YÖN VEREN DAHİLER:Linus Torvalds



Linus Benedict Torvalds
ve LİNUX

(d. 28 Aralık 1969, Helsinki, Finlandiya)
Linux işletim sistemi çekirdeğinin geliştiricisi ve proje yöneticisidir. Aslen Finlandiya'lı olup, ABD'de yaşamaktadır. Transmeta'daki görevinden ayrıldığından beri OSDL'de (Açık Kaynak Geliştirme Laboratuvarları) tam zamanlı olarak Linux çekirdeği üzerinde çalışmaktadır.
Linus, Andrew. S. Tanenbaum tarafından geliştirilen Minix'den ilham alarak Unix tarzında kişisel bilgisayarlarda çalışabilecek bir işletim sistemi geliştirmiştir. Linux şimdi bir çok mimaride çalışmaktadır.
Linux, Linus Torvalds'ın 1991 yılında Helsinki Üniversitesi'nde bir öğrenci iken Intel'in yeni işlemcisi 80386nın korumalı mod mimarisini denemek üzere geliştirmeye başladığı bir işletim sistemi çekirdeğidir. İnternette yaptığı duyuru sonucunda tüm dünyadan birçok programcının da desteği ile hızla gelişmiş ve halen aynı destek ile gelişmekte olan açık kaynak kodlu, özgür bir yazılımdır.[1] Hızlı bir sürecin sonunda Linus'un geliştirdiği çekirdek, GNU hareketinin bir meyvesi ve aynı zamanda taşıyıcısı haline gelmiştir. GNU için yazılmış özgür yazılımlar çok kısa süre içerisinde Linux çekirdeği ile uyumlu çalışabilecek hale getirilmiş ve ortaya güçlü, esnek ve açık kaynak kodlu bir işletim sistemi çıkmıştır. GNU/Linux olarak anılması gereken işletim sistemi zaman içerisinde telaffuz kolaylıklarından ötürü Linux olarak anılmaya başlanmıştır.