Sayfalar

Türkçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2009 Salı

ALTAY DİLİ ÇUVAŞÇA

Doç. Dr. Haluk BERKMEN

Yapılan araştırmalara göre Çuvaşça’nın eski bir Altay dili olduğu ve Türkçe’ye çok yakın olduğu saptanmıştır. Karadeniz’in kuzeyinden batıya doğru göç eden tüm boyların dillerini Çuvaşça etkilemiştir. Özellikle Hunlar, Avarlar, diğer Macar boyları ve hatta günümüzde Alman dediğimiz Baltık boyları, Finliler ve Vikingler dahi bu dilin etkisinde kalmışlardır. Bulgarların eskiden konuştuğu dil de Çuvaşça’dır.

Günümüzde Rusya federasyonu içinde iç işlerinde bağımsız Çuvaşistan bulunmaktadır. Coğrafi bölge olarak Volga (Etil) deresinin doğu yakasıdır. Bugün konuşulan Çuvaşça, birçok Altayca sözcük içerdiği gibi Ön-Türkçe olarak adlandırdığımız Türkçe'yi de yansıtır. Eski sözcüklerin ne olduklarını anlamak bakımından Çuvaşça önemli bir kaynaktır.
Herhangi bir dilin özünü incelemek istersek atasözlerini incelememiz gerekir. Zira atasözleri çok eski dönemlerden bu yana değişmeden aktarılmış olduklarından hem şekil hem de öz bakımından saftırlar. Atasözlerinde modern alıntı sözcükler yoktur. Atasözleri dünyaya bakışı ve değer yargılarını yansıttıklarından o dili kullanan insanların felsefesini yansıtır. Çuvaşça Ata Sözlerine bir göz atmakta yarar vardır.
Altay Türk'ü bir kadın
Amişne pıh ta hırne ıl.
(Anasına bak da kızını al)
Altay Türkçe'sinde AMA /anne/ demekti.
Bugün dahi ANA sözü kullanılır.
Batı dillerindeki /mama/ sözü ama sözünden türemiştir. /Annesine/ demek istersek /amasına/ dememiz gerekir.

Amişne şekli de /anasına/ demektir.

İkinci sözcükte /bak/, pıh olmuştur.

Burada B => P dönüşümü olmuştur.
A sesi de /ı/ sesine dönüşmüştür.

Kız sözünün hır oluşu Türkçe’deki Z lerin Çuvaşça'da R haline dönüşmelerinden dolayıdır.

Türkçe'deki birçok sözcükte görülen Z sesi Çuvaşça'da R ye dönüşmüş olduğundan birine Z Türkçe'si, diğerine R Türkçe'si denir.

Ayrıca, K sesi de H olmuştur. İçerik olarak kavram aynıdır.
Bugün bile Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al, deriz.

Bir diğer örnek:
Atil hirne şitmesir, atta hıvsa şikles mar.
(Etil kıyısına gitmeden çizme çıkarılmaz)
Bugün dahi söylediğimiz dereyi görmeden paçaları sıvama, Atasözünden başkası değildir bu. Ancak çok önemli ipuçları içermektedir.
Atil, Etil deresi olup bugünkü Volgadır. Yani Çuvaşların öz yurdunun deresidir.
Bir Hun olan Atilla’nın adı /Etilli/ demek olup, Hunların Çuvaş Türkü oldukları anlaşılmaktadır.
Çuvaşça'da HIR kız olduğu gibi HİR de kıyı olmaktadır.
Acaba bu iki sözcük arasında içerik olarak bir ilişki var mıdır? Düşünmeye değer.
/Atta hıvsa/nın (çizme) oluşu dikkate değer bir yaklaşımdır.
Burada ‘çizme’ ile /atı kavra/ kavra = hıvsa olabilir gibime geliyor.
Şikles-mar sözü açıkça /çıkarılmaz/ ile ilişkilidir.
Son harfteki Z ile R dönüşümünden yukarda söz ettim.
Çuvaş dilinde hem S hem de Ç için Ş sesinin tercih edildiği görülüyor.
İşte size dilimizde olmayan çok önemli bir Atasözü.
Vatti şuk, latti şuk.
(Yaşlı yok, düzen yok)
Eski Türk kültüründe yaşlılara ne derece önem verildiğinin göstergesidir bu.
Vatti, sözünün /yaşlı, bilge/ demek olduğu kanısındayım. Vatti ile latti sözlerindeki ses uyumu, Türklerin ses uyumuna ve şiire olan eğilimlerini göstermektedir.

Bizim /Sona kalan dona kalır/ atasözümüzde bu türden bir tekrar simetrisi bulunur.

Çuvaş dilinde aynen bu anlamda bir Atasözü bulunmaktadır.
Varana kaysan varanalat
(Sona kalırsan yaralanırsın)
/Varana kaysan/ birlikte incelenmeleri gereken iki sözcüktür.
Kaysan, aslında /kalırsan/ şeklidir.

Varana kalsan = Varmaya (ulaşmaya) geri kalırsan = varamazsan sona kalırsan, şekilleri birbirlerine eşdeğerdirler.

Macarca’da VAR /kale/ demektir.

Güvenli yer, surlarla çevrili kale, aynı zamanda varılan yer olduğundan Varmak = barmak = Barınak ile kale eşdeğer tutulmuştur.

Almanca’da ware (eşya, nesne, maddi olarak var olan) demektir.

İngilizce'de stoneware (taş eşya), earthware (toprak eşya) ve hardware (alet edevat) demek olup hepsinde Türkçe kökenli /var olan/ kavramı bulunur.

Almanca’da /war/ fiili (eylem sözcüğü) /var olmak, canlıların varlığı/ demektir.

Keza İngilizce’de was ve were (to be, olmak fiilinin geçmiş zamanı) sözcükleri de /varlık/ kavramından türerler.