Türk
tarihi alanında yapılan neşriyatta umûmî kanâat Türkistan ve bilhassa
Doğu Türkistan sahasının ilk ahalisinin Türkler olmadığı ve Türklerin
esasen Gök-Türkler devrinden sonra, yani VI. ve bilhassa VII.-VIII.
yüzyıldan sonra bölgeye işgalci olarak geldikleri yönündedir. Bu kanâat
sâhipleri Türklerin ana yurdunun bugünkü Moğolistan’ın içleri olduğunu,
bugünkü Türkistan sahasına çok geç devirlerde intikal ettiklerini ve
hatta bölgenin ancak İslâmiyet’in yayılmasından sonra X-XI. yüzyıllarda
Türkleşmeye başladığını öne sürmektedirler[1].
Bu
kanâat bir teoriden öteye gitmemektedir ve birçok cihetten ilmî
mesnetten mahrûmdur. Bu düşüncenin esasına göre Doğu Türkistan
İndo-Germen, Çinli, Hintli, Soglu, Tibetli, Tohar gibi milletlere
yurtluk etmiş ve Türkler ancak çok geç devirlerde gelen işgalcilerdir[2].
Bugün Çin işgali altında bulunan bölgenin çok eski devirlerden beri Çin
veya şu anda kaybolmuş bir halkın yurdu olduğu fikri Çinliler
tarafından bilhassa işlenmektedir[3].
Ayrıca Farslar da bugünkü Türkistan sahasının büyük bölümünü yurt
tuttuklarını öne sürmüşlerdir. Firdevsi’nin Şehnâme’sinde İran-Turan
mücadelesiyle ilgili anlatılanların tamamen hayal olduğu ve İranlıların
kendileri için Hint-Avrupa mitolojisinden birçok şey icat ettikleri ilmî
araştırmalar neticesinde tespit edilmiştir[4].
Aynı
şey Batılıların ve Rusların bölgede sömürgeci faaliyetlere girdikleri
zamanlarda da yapılmış ve bölge Türklerden başka herkesin yurdu olarak
tasavvur edilmiştir[5].
Bu yaklaşımların asıl maksadının bölgedeki siyasî emelleri
meşrulaştırmak olduğu anlaşılmaktadır. Bu teorileri destekleyecek elle
tutulur hiçbir kaynak yokken bölgenin ilk sâkinlerinin Türkler olduğunu
gösteren çok sayıda kaynak mevcut iken; anlaşılmaz, karmaşık ve içinden
çıkılmaz bazı arkeolojik ve lengüistik çalışmalarla[6] gerçekler saptırılmaya çalışılmaktadır.
Ana
kaynaklara dayanarak erken Doğu Türkistan sahasını ilgilendiren
çalışmalar yapan J. Deguignes, N. Ya. Biçurin (Iakinf), H. Yule, A.
Wylie, J. Marquart, F. Hirt, A. Stein, E. Chavannes, J. J. M. De Groot,
H. Lüders, Ts’eng Wen-wo, K. Shiratori, W. M. McGovern, W. Eberhard, A.
N. Bernştam, M. Özerdim, L. S. Vasiley, Matsuda Hsiao, A. v. Gabain, W.
Samolin, B. Ögel, Yü Ying-shih, B. Watson, E. G. Pulleyblank, H. W.
Bailey, A. Onat, A. F. P. Hulsewe-M. A. N. Loewe, Su Bei-hai, Lin
Mei-cun, B. A. Litvinskii, L. A. Borovkova, Yu Taishan gibi
araştırıcılar birçok meseleyi aydınlığa kavuşturmuşlardır[7]. Ancak Doğu Türkistan ve eski Türklük arasındaki bağ yeterince kurulamamıştır.
Makalemizde
bazı yazılı kaynaklara dayanarak Doğu Türkistan’ın ilk sâkinlerinin kim
olduğu tespit edilmeye çalışılacaktır. Bize göre Doğu Türkistan,
Türklerin ana yurtlarından biri olarak kabûl edilebilir. Bölge Hunlardan
başlamak üzere Türklerin hayat sahası hâline gelmiştir. Bilhassa Çin
kaynakları bu hususu teyit etmektedir. Makalemiz mukayeseli bir metotla
bu fikri destekleyecek tahlillerle bölgedeki ilk sâkinlerin Türkler
olduğunu, en eski Çin kaynaklarında esasen Doğu Türkistan’a atfedilen
Hsi-yü (“Batı Toprakları”) tâbirinin ilk geçtiği yerleri inceleyerek
Hunlardan ödünç alınmış olabileceğini, Doğu Türkistan’ın asıl sâkinleri
olarak kabûl edilen bazı milletlerin bölge ile hiçbir alâkalarının
olmadığını veya bazılarının bölgeye çok sonraları geldiklerini ortaya
koymak maksadı taşımaktadır. Bu hususta literatürdeki çeşitli görüşleri
bir araya getirmeye ve nihayetinde kendi görüşümüzü ortaya koymaya
çalışacağız. Öncelikle sahadaki arkeoloji ve coğrafya çalışmalarına ana
hat- larıyla göz atmak faydalı olacaktır.
Doğu Türkistan’daki Arkeoloji ve Coğrafya Çalışmaları
XIX.
yüzyılın sonlarında artık Türkistan seyahatlerini tamamlamış olan
Avrupalı coğrafyacı ve seyyahların naklettiği rivayet ve hikâyelere
göre Doğu Türkistan sahasında Mısır’dakiler kadar eski olan
medeniyetlere ait harabeler mevcuttu. Bunun üzerine Doğu Türkistan
topraklarında bir dizi saha taraması ve arkeolojik kazılar başlatılmış
ve birçok Fransız, Alman, Rus, Japon, İsveçli, Finli, ABD’li, İtalyan ve
İngiliz araştırmacı Doğu Türkistan’daki kalıntılar üzerinde çalışmaya
başlamışlardır. 1920’lerde bölge Çin ve Rusya arasında mücadele sahası
olmuş ve Çinliler buraya yabancıların girişine müsaade etmemişlerdi.
İkinci Dünya Savaşından sonra ise kısa bir süreliğine Ruslar bölgede
rahat hareket edebilmişlerse de Çin’in iç savaşını sonlandırması ve Doğu
Türkistan’ı kesin işgalinin ardından bölge araştırmacılara tekrar
kapatılmıştır. Sadece 1957 yılında Çek araştırmacı Pavel Poucha bölgeye
girebilmiş ve çalışmalarını 1962’de yayınlamıştır. Bu sahada Çinliler
ancak 1950’lerden sonra arkeolojik çalışmalara başlamışlardır[8].
En son Victor H Mair tarafından Tarım Havzasında çıkarılan ve M. Ö.
1800’lerden miladî 200’lere kadar tarihlenen mumyalar üzerine güzel bir
kitap yayınlanmıştır[9]. Tüm bunlara rağmen Doğu Türkistan’da sistemli bir arkeolojik çalışma yapılamamış, tetkiklerde yetersiz kalınmıştır[10].
Yapılan
saha çalışmalarının bölgeyi işgal eden veya işgal emeli besleyen
emperyalist milletler tarafından yürütülmüş olması araştırmaların
tarafsızlığını ve güvenilirliğini oldukça azaltmaktadır. Üstelik Doğu
Türkistan sahasında Batılılar tarafından yapılan arkeoloji ve coğrafya
çalışmalarının ideoloji merkezli olduğu ve bölgeyi Türklerden başka
farklı kavimle- re, topluluklara atfetme çabası taşıdığı görülmektedir.
Öyle ki Batılılar keşfedilen arkeolojik malzemeyi tamamen taraflı
yorumlamış ve hatta sahtekârlıklara girişmişlerdir[11].
Bugünlerde Tarım Havzasında yapılan kazılarda çıkarılan mumyalar hemen
her platformda tartışmasız bir gerçekmiş gibi Hint-Avrupalı olarak
sunulmaktadır[12].
Bölgede
son otuz yılda yapılan arkeolojik kazılar neticesinde birçok rapor
neşredilmiştir. Bu kazıları yürüten esasen Çinlilerdir ve Çin Komünist
Partisi emri altında çalışmaktadırlar. Dolayısıyla raporlardan Doğu
Türkistan ve Türklük için müspet neticeler beklemek beyhudedir. Ancak
tarafsız yorumlara girişenler de vardır. Doğu Türkistan’daki çalışmaları
değerlendiren P. İ. Şulga şu neticelere varmıştır[13]:
- Tanrı Dağlarında çıkarılan VIII-III. yüzyıllara âit envanter kompleksleri (seramikler dışında) Sayan-Altay ve Kazakistan’da çıkarılanlara çok yakındır. Pazırık kurganlarından ve Cungarya’dan çıkarılanlarla yüksek düzeyde benzerlik vardır.
- Bölgede Çin’in kuzeyi (Çinli değil- K Y) ve Kansu’dan gelen kültür tesirleri ancak M.Ö. IV-III. yüzyıllardan itibaren görülmektedir.
- Ö. III. yüzyılda doğudan batıya doğru göze çarpan herhangi bir göç olmamıştır.
- İpek Yolu şekillenene kadar Tanrı Dağları civarı izole bir hâldeydi ve buradaki ölü gömme âdetleri ve seramikler kendine has bir gelişme göstermiştir.
Son
yıllarda yapılan kazı çalışmalarının tarafsız bir yorumu Doğu Türkistan
sahasının bugünkü Kazakistan ve Sayan-Altay sahası ile aynı kültür
dairesi içerinde bulunduğunu göstermektedir. Şimdi Doğu Türkistan adı
için kullanılan tarihî tâbirleri inceleyelim.
Doğu Türkistan İçin Kullanılan Tâbirler
Bugünkü
Doğu Türkistan coğrafyası Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde yer
almakta ve Çin idârî yapısı içinde “Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi”[14] olarak adlandırılmaktadır.
Yazılı
kaynaklardaki Türkistan kelimesi ilk kez Turkastanak şeklinde eski
Yunanlıların İskitya kelimesine karşılık olarak VIII. yüzyılda yaşamış
olan Ermeni tarihçisi Musa Horenki (Moses Xorenac’i) tarafından
kullanılmış ve batıda İdil, doğuda İmaos yani Tanrı Dağlarının doğu
tarafları, güneyde Maverâünnehir mukabili olan Sogd ile Arik yani
Horasan arasındaki topraklara atfedilmiştir[15]. Daha evvel VI. yüzyılda Yunan kaynaklarında, Orta Asya için Türk adına bitişen Yunanca -hia- ekiyle “Turkhia” denilmişti[16].
Avesta’da da Turan ve Türkistan kelimesi geçmekte ve Tanrı Dağlarının
doğusundan İdil Irmağı, Seyhun ve Ceyhun, Horasan arasında kalan
topraklar kastedilmektedir[17].
Çarlık
Rusya’sı 1716 yılından itibaren Batı Türkistan’da malum istila siyaseti
izlemeye başlamış; Çin ise 1755-1765 yılları arasında Doğu Türkistan’ı
işgal etmiş ve buraya 18 Kasım 1884’de Xin-jiang (Hsin-chiang)[18] adını vermiştir. Batılılar da bu adı kullanmışlar ancak bazen de Doğu Türkistan demişlerdir[19]. Aşağıda açıklayacağımız gibi Çinliler tarihte Doğu Türkistan’a “Doğu Türkistan veya Batı ülkeleri” anlamına gelen Hsi-yü[20]
diyorlardı. İngiliz tarihçiler XIX. yüzyılın başlarına kadar Batı
Türkistan için Büyük Buhâra, Doğu Türkistan için Küçük Buhâra adını
kullanıyorlardı. Fakat XIX. yüzyıldan sonra Batı Türkistan’ı Türkistan
adıyla anmaya başlamışlardır. Batı Avrupa ve Rus tarihçileri ise Batı
Türkistan tâbirini pek kullanmamışlardır. Rus edebiyatında Doğu
Türkistan terimine XIX. yüzyıldan itibaren rastlanmaktadır. Ancak bu
daha çok tarih, coğrafya ve etnografya terimi olarak kalmıştır. Ruslar
işgal ettikleri Türkistan topraklarındaki vilayetlerini Türkistan Genel
Valiliği adlı idarî bir birim altında resmen 11 Temmuz 1867’den itibaren
toplamışlardır. Doğu Türkistanlı aydınlar ise XX. yüzyılın başlarında
Batı Türkistan’daki bu gelişmeler doğrultusunda Doğu Türkistan terimini
kullanmaya başlamışlardır[21].
Sovyetler Birliği ise emperyalist maksatlarla Batı Türkistan tâbirini
kullanmadığı hâlde Doğu Türkistan terimini kullanmış ve buna karşılık
Batı Türkistan yerine Orta Asya demiştir[22].
İkinci Dünya Savaşından sonra Batı Avrupa ve Amerika Birleşik
Devletleri’nde Türkistan terimi yerine “Orta Asya veya Merkezî Asya”
(Central Asia; CpegHaa A3hh) terimleri kullanılmaya başlanmış[23]
buna karşılık Çin’e yönelen siyasî maksatlarla Doğu Türkistan tâbiri
söylenmeye devam edilmiştir. Bunun yanında coğrafî ve iktisadî
gerekçelerle kullanıldığı anlaşılan İç Asya (Inner Asia) terimi[24] çok özel bir terimdir ve Doğu Türkistan’ı ifade etmemektedir.
Doğu
Türkistan tarih boyunca türlü güçlerin hâkimiyet mücadelesine konu
olmuş ve bu yüzden çeşitli milletler Doğu Türkistan’ın asıl ahalisi ve
sonra gelenler işgalci gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
Çin Kaynaklarında Doğu Türkistan (“Hsi-yü”) Tâbiri
Çinlilerin
Doğu Türkistan için kullandıkları 西 域 Hsi-yü yani “Batı Toprakları”
adını Han Sülalesi devrinde (M.Ö. 206-M.S. 220) daha çok Tanrı
Dağlarının güneyinden kıvrılan yol üzerindeki Yü-men yani “Yeşim taşı
kapısı”nın batısındaki topraklar için kullandığı görülmektedir. Esas
itibarı ile Doğu Türkistan toprakları söz konusu olsa da yeri geldiğinde
daha güneydeki ve batıdaki topraklar ile devletler ve halklar da
kastedilmiştir. Bu surette Çin kaynaklarının “Doğu Türkistan” hakkında
bilgi verirken aslında İpek Yolu üzerindeki yerleri belirttikleri
anlaşılmaktadır.[25]
Çinliler
eskiden bu toprakları hiç görmemişlerdi ve buraların Hunların atalarına
ait olduğunu düşünüyorlardı. Çinlilerin ilk defa olmak üzere
batılarındaki toprakları tanımasını sağlayan ve önceleri elçi, seyyah,
casus ve daha sonraları general olan Chang Ch’ien’in (ölümü M.Ö. 114)
gezip dolaştığı topraklar için yazdığı seyahatnamesi Shih Chi (yazım
tarihi M.Ö. 109-91)’nin 123. bölümünde yer almaktadır; ancak bu raporun
hiçbir yerinde Hsi-yü yani “Batı Toprakları” ifadesi geçmemektedir. Öte
yandan Shih Chi’nin yazarı Szu-ma Ch’ien bu adı sadece üç yerde
zikretmektedir: Bölüm 60, s. 2109, satır 4’de, Hsi-yü etnik bir tâbir
gibi görünmektedir; “西 月 氏 匈 奴 西 域 舉 國 奉 師”. Huo Chü-ping’in (M.Ö.
140117) biyografisinde Hsi-yü, Yüeh-chih ve Hsiung-nu (Hun)’lar ile yan
yana etnik bir tasnife tâbi tutulmaktadır. Hsi-yü’nün Shih Chi’de
görüldüğü bir diğer yer Bölüm 111, s. 2933, satır 8’dir. Burada gene Huo
Chü-ping’in Hunların Batı Beyi Hun-hsieh’e yaptığı seferden
bahsetmektedir: “…去 病 率 師 攻 匈 奴 西 域 王 渾 邪”. Burada Hsi-yü tâbiri ile
Hun devlet düzeninde bugünkü Doğu Türkistan topraklarını idâre eden bir
bey bulunduğu ve bu toprakların Hun idârî sistemine dâhil olduğu
görülmektedir. Szu-ma-ch’ien’in buradaki Hsi-yü kaydını Hun devlet
sistemindeki bir tâbirden ödünç aldığı anlaşılmaktadır. Hsi-yü tâbirinin
Shih Chi’de görüldüğü son yer Bölüm 117, s. 3044, satır 5’tir: 康 居 西 域 重
譯 請 朝…”. Buna göre Hsi-yü, K’ang-chü (Sogdiana) ile beraber
coğrafi-etnik bir ad olarak veya bir devlet adı gibi kullanılmıştır[26].
Dolayısıyla
Çinlilerin “Hsi-yü” yani “Batı Toprakları” tâbirini Hsiung-nu’lardan
(Hun) ödünç aldıkları ve bu yönüyle “Batı Toprakları” tanımlamasının
Hsiung-nu (Hun) idarî taksimatına has bir kavram olduğu anlaşılmaktadır.
O hâlde Doğu Türkistan toprakları Çinliler için çok “yeni” topraklardı
ve esasında “Hunlara âit” idi.
Doğu Türkistan Sahasının İlk Sâkinleri Sayılan Milletler
1- İndo-Cermenler
Milattan
önceki devirlerde İndo-Cermen halklarının bütün Orta Asya’ya yayılmış
olduğu ve milattan sonra I. yüzyıldan itibaren güney batıya doğru
kaymaya başladıkları iddia edilmektedir[27]. Oldukça tartışmalı olan ve fantastik bir biçimde epey eski devirlere atfedilen bir Aryan istilasından bahsedilmekte [28] ve bu tezden hareketle İndo-Germen nüfusun bugünkü Doğu Türkistan coğrafyasında da yurt tutmuş olduğu ileri sürülmektedir[29].
Hatta Yüeh-chih, Wu-sun, Saka, Kırgız gibi halkların Türk değil, esasında İndo- Germen olduğu tezinden hareketle[30]
Doğu Türkistan’ın ilk sâkinlerinin İndo-Germenler olduğu neticesine
varılmaktadır. Hatta Türkistan sahasının ilk halklarından biri olarak
Yunan Baktriyalılar zikredilmekte ve Sakalar dahi işgalciler olarak
nitelendirilmektedir[31].
İndo- Germen teoriler bilinen siyasî ve ideolojik mahiyetleri sebebiyle
daha çok ilmî açıklamalara ihtiyaç duymaktadır. Bu sebeple
İndo-Germenlerin Doğu Türkistan sahasına gelmiş oldukları hususuna dahi
tereddütle yaklaşmak gerekmektedir.
2- Hintliler
Hintli
tüccarların miladî I. yüzyıldan beri bugünkü Doğu Türkistan sahasında
ticaret ile iştigal ettikleri ve Tarım Havzasının güney ve batısında
ticaret kolonileri kurdukları bilinmektedir[32].
Bunun dışında Budist misyonerler Hindistan’dan kuzeye gitmiş, orada
Budizm’i yaymış, Kuça ve Hoten birer Budizm merkezi hâline gelmiştir[33].
Aynı zamanda bu misyonerler Gandara stili Buda heykelleri, Kuzey ve
Orta Hindistan’dan kayın ağacı kabuklarına ve palmiye yapraklarına
yazılmış yazılar da getirmişlerdir. Hintli rahipler Sanskritçe dinî
eserler yazmışlar ve bu dili Orta Asya’da öğretmişlerdir. Doğu
Türkistan’da bıraktıkları yazılı bakiyeler klasik Sanskritçe değil
“hybride” denen halk diline yakın bir dildeydi[34].
Fakat Hintlilerin Doğu Türkistan sahasına yerleştiklerine veya siyasî
bir bünye oluşturduklarına dâir herhangi bir delil yoktur.
Doğu
Türkistanlı tarihçi Turgun Almas’ın dediği gibi Budizm milâttan önce ve
sonraki dönemlerde Hindistan’dan Tarım Havzasındaki Hoten, Kaşgar,
Kuça, Karaşar ve Turfan’a yayılmıştı. O sıralar Budizm’e ait kitaplar
Türkçe’ye veya Doğu Türkistan’da konuşulan diğer dillere çevrilmediği
için bölge halkı Sanskritçe ve Hintçe yazılmış kitapları okumuş ve bu
dillerde ibadet etmişlerdi. Bundan dolayı ele geçen yazılı belgelerin
Sanskritçe veya Hintçe olması bölge halkının Sanskritçe veya Hintçe
konuştuğuna dalalet olamaz[35].
Dolayısıyla Hintliler eski Doğu Türkistan’da ancak din kitapları
vesilesiyle edebî bakımdan varlık göstermişlerdir. Bölgenin etnik
yapılanmasına tesir ettikleri söylenemez.
3- Sogdlar
VII. ve VIII. yüzyılda ticarî faaliyetlerini yaygınlaştırmalarına [36] rağmen tüccarlıklarıyla ün yapan ve Iran dilli bir kavim olarak bilinen ve esas sahaları Maveraünnehr olan[37]
Sogdlar Doğu Türkistan’da hiçbir zaman kendilerine âit bir devlet
kurmamışlardır. Güçlü kavimler arasında Doğu Türkistan’da varlıklarını
sürdürmüş olmaları pek mümkün görünmemektedir. Tanrı Dağlarının
güneyinden kıvrılan yol boyunca elde edilen yazılı bakiyeler onların
şehirlerde küçüklü büyüklü topluluklar halinde yaşadıklarını
göstermektedir. Çin kaynaklarındaki bilgilerden Ch’ang-an’da zaman zaman
kalabalık bir kütle halinde bulundukları anlaşılmaktadır. Nitekim
Tarım Havzasının batısında ve Batı Türkistan’da bazı Sogdça belgeler
bulunmuştur. Bunların varlıklarını sürdürememelerinin ticarete pek
düşkün olmalarından kaynaklandığı görülmektedir[38]. Sogdların milâdî devirlerden biraz önce Hoten civarında ticaret kolonileri kurdukları bilinmektedir[39].
Ancak Gök-Türkler devrinde Doğu Türkistan’daki ticarî faaliyetlerinde altın devirlerini yaşamış olan Sogdlar[40] çok geç bir tarihte bölgeye gelmişlerdir ve dolayısıyla ilk sâkinlerden biri olarak sayılmaları mümkün değildir.
4- Toharlar
İlim âlemindeki bazı görüşlere göre Grek kaynaklarındaki Toharlar Çin kaynaklarındaki Yüeh-chih’lerdir[41].
Eğer böyle ise bunlar Doğu Türkistan’ın asıl sâkinleridirler ve
Hunların M.Ö. III. yüzyılda bölgede idâreyi ele almalarına kadar Tarım
Havzası boyunca yayılmışlardır. Ancak bu Yüeh-chih=Tohar tezi çok
tartışmalıdır ve birçok âlim tarafından kabûl edilmemektedir[42].
Ptolemaeus (M.S. 90-157) “raxopoı” ile Seyhun Havzasının kuzeyini, “röxapoı” ile Baktriya’yı kastediyordu[43].
Tibet kaynakları ise VI-VIII. yüzyılda Beşbalık, Qoço ve Karaşar için
“Twyry” adı kaydetmektedir ki, bu Tohar adıyla ilgili görünse de Henning
tarafından doğrudan Beşbalık, Qoço ve Karaşar ahalisine verilen umûmî
bir adla alâkalı gibi görülmek- tedir[44]. Ayrıca Ta-hsia=Tohar özdeşleştirmesi yapanlar çıksa da Ta-hsia’nın bir kavim değil coğrafya adı olduğu bilinmektedir[45].
Annemarie
von Gabain, Pamir yaylasının güney batısındaki bir bölgenin her zaman
için Toharistan olarak adlandırıldığı görüşündedir. Tohar diline ait
yazmalar sadece Tanrı Dağlarında bulunmuştur. Yüeh-chih’leri Toharlarla
eşleştiren bazı görüşler olsa da bu görüşler ispata muhtaçtır ve
Hint-Avrupa dil teorisi etkisindedir[46].
Turfan’da bulunan dinî metinler Toharcanın (A) lehçesi, Kuça’dan
Turfan’a kadar olan yerde bulunan dünyevî metinler ise Toharca (B)
lehçesi olarak tasnif edilmiştir. Toharca (B) lehçesinin Turfan’da
yoğunlaştığı söylenmiştir. Toharlar Budist idiler ve bu münasebetle
dillerine ait metinlerin tamamına yakını dinî mahiyettedir. Kuça da
Toharlar için çok mühim bir Budizm merkeziydi. Eski Türkçe dini
metinlerde geçen Budist terim ve deyimler Sanskritçeden Toharca
aracılığıyla geçmiştir. Toharca (A) lehçesi Budist Türkler tarafından
kutsal sayılmış ve ibadet dili olarak kullanılmıştır. Bunun yanında
Toharlar arasında Maniheizm de yayılmıştı. Toharların gelişkin bir
kültüre sahip oldukları görülmektedir. Öte yandan Toharca (B) lehçesi
konuşanlar ancak Gök-Türkler devrinde Kuça’da yaşamaktaydılar[47].
E. Waldschmidt, plastik fresk ve resimlerin stil analizlerine göre Doğu
Türkistan’da ancak miladî 600-800 yıllarında dinî cihetten Tohar
kültürünün etkili olduğunu belirtmektedir[48]. Toharca en eski metinlerin M.S. V. yüzyıla âit olduğu bilinmektedir[49].
Öte yandan Çinliler Tohar yer veya kavim adını çok sonraları, Tabgaçlar devrinde (M.S. IV. yüzyıl) tanımışlardır[50].
Tohar = Yüeh-chih özdeşleştirmesi bugün hâlâ dillendirilmektedir[51] ve bu eşleştirme doğrulanırsa Doğu Türkistan’ın en eski sâkinleri Toharlar olacaktır. Bize göre bu görüş uzak bir ihtimaldir.
5- Çinliler
Bugünkü Marksist-Maocu resmî Çin ideolojisine göre Doğu Türkistan’ın en eski sâkinleri şunlardır:
- Batılı ırklar: Hint-Avrupalılar
- Doğulu ırklar: Moğol ırkı, Doğulu ve Batılı ırkların karışımı bir ırk ve Çin ırkı[52]. Bu görüşe göre Türk, sadece 552-744 yılları arasında hüküm süren bir kabileler birliğinin adıydı ve Doğu Türkistan’ın Türklük ile bir alâkası yoktu[53].
Çinliler Önceki Han devrinde (M.Ö. 206-M.S. 25) ilk defa Doğu Türkistan topraklarıyla tanışmış[54]
ve Sonraki Han devrinde (M.S. 25-220) özellikle 73-108 yılları arası
tüm güçleriyle Doğu Türkistan coğrafyasını hâkimiyetleri altına almaya
çalışmışlardır[55]. T’ang devrinde (618-907) ise Doğu Türkistan’da epey güçlenmişlerdir[56].
Bu münasebetle bölgeye yerleşen Çinliler olmuştur. Turfan’da çok
miktarda Çin parası ve yazması bulunmuştur. Bu metinlerin tamamına
yakını Budizm ile ilgilidir; bunun yanında Konfüçyüs, Maniheist ve diğer
inanışlara ait Çince metinler de mevcuttur[57].
Görüldüğü
gibi Çinliler Doğu Türkistan’a ancak işgalci sıfatıyla nüfûz etmeye
çalışmışlardır. Muasır tarih yazımlarında ise Doğu Türkistan’ı
Çinlilerin kadim toprağı olarak göstermek için hemen her dilde türlü
neşriyata girişmişlerdir[58].
Çinliler bu tür propaganda kitaplarıyla çeşitli tarihî belgeleri
çarpıtarak neticeye varmaya çalışmaktadırlar. Meselâ Divanü
Lûgat-it-Türk’de geçen “Tawgaç” maddesini misal göstererek Doğu
Türkistan’ın Türkler tarafından dahi Çin toprağı olarak görüldüğünü öne
sürmüşlerdir[59].
Kâşgarlı Mahmud şöyle demektedir: “Tawgaç: “Maçin’in adıdır. Burası
Çin’den dört ay uzaktadır. Çin aslında üç bölüktür: Birincisi “Yukarı
Çin’dir ki doğudadır; buna Tawgaç derler. İkincisi “Orta Çin”dir; burası
“Xıtay” adını alır. Üçüncüsü “Aşağı Çin”dir, “Barxan” adı verilir; bu,
Kaşgardadır. Lâkin, şimdi “Maçin”, “Tawgaç” diye tanınmıştır. “Xıtay”
ülkesine de “Çin” denilmiştir”[60].
Hâlbuki “Çin” ve “Maçin” adları çeşitli devirlerde farklı bölgelere
atfedilmiş- tir. Kaldı ki “Çin” adı esasında Türklerin yaşadıkları
Kan-su eyaletindeki Göksu bölgesi için kullanılmış ve Türklerin en eski
devirlerde kurdukları devlete “Çin” adı verilmiştir. Çinliler ise “Çin”
adını kabul etmemişler ve Türklerden ayrılmak için kendilerine “Han” adı
vermişlerdir ki bugün de aynı durum söz konusudur. Çinliler hiçbir
zaman kendilerine Çinli ve ülkelerine Çin adı vermemişlerdir. M.Ö. 221
yılında tüm Çin topraklarını tek bir çatı altında toplayan Ch’in
Hanedanı’nın esasen Türk olduğu bilinen bir vakadır[61]. Dolayısıyla Kâşgarlı Mahmut’un bahsettiği “Çin” ile Çinlilerin hiçbir alâkası yoktur[62].
Çinlilerin
en eski coğrafya kitaplarından biri olan Shan Hai Ching (yazılışı M.Ö.
III-II. yüzyıl)’de Kun-lun, Ch’i-lien gibi dağları ifade ettiği söylenen
imlerin geçmesinden hareketle bugünkü Doğu Türkistan coğrafyasının Çin
ile beraber düşünüldüğünü öne sürmektedir- ler[63]. Bu iddiaların elle tutulur hiçbir tarafı yoktur.
1221
yılında Chin İmparatoru tarafından Cengiz Han’a gönderilen elçi
Wu-ku-sun, Yü-men geçidinden (bu geçit tabiî Çin sınırı sayılır ve
bundan sonra Doğu Türkistan toprakları başlar) sonra batıya doğru
seyahatinde yüzden fazla şehir gördüğünü ve bu şehirlerden hiçbirinin
Çince ad taşımadığını kaydetmiştir[64].
Çinlilerin
edebiyat, yazı, ticaret ve kültür cihetlerinden Doğu Türkistan üzerinde
tesirleri olduğu bir gerçektir ancak Doğu Türkistan’ın ilk sâkinleri
olarak sayılmaları mümkün değildir.
6- Tibetliler
III. ve IV. yüzyılda Doğu Türkistan sahasında kısmî faaliyetlere girişen Tibetli Ti ve Ch’iang kavimleri[65] bir yana Tibetliler ancak VII. yüzyıldan IX. yüzyıla kadar Doğu Türkistan’da önemli bir rol oynamışlardır[66]. 783’de imzalanan Çin-Tibet anlaşması Tibetlilere Doğu Türkistan’da haklar vermiştir[67].
Turfan’da ortaya çıkarılan Tibetçe Budist el yazmaları ve
Tun-huang’daki bazı resmi belgeler XI-XII. yüzyıllara aittir. Miran
kalesinin güney yolu üzerinde de çok sayıda yazma bulunmuştur[68].
Böylece
Tibetlilerin din ve kültür bakımından Doğu Türkistan’a bazı tesirler
yaptıkları ancak VIII. yüzyıl gibi çok geç devirlerde işgalci olarak
bölgeye geldikleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Tibetliler bölgenin ilk
sâkinlerden biri olarak değerlendirilemez.
7- Moğollar
Moğollar
ilk olarak XII. yüzyılın sonlarında Cengiz Han tarafından tek vücut
edilip güçlenmişler ve bu sayede sonrasında Doğu Türkistan sahasına
inebilmişlerdir. Moğol boylarının bu sahada daha evvel etkin bir rol
oynadıklarını söylemek zordur[69]. Turfan’da yapılan kazılarda bulunmuş olan mektuplar ve Moğolca Budist blok basma yazıları XIII. yüzyıla aittir[70].
Devlet olma becerisini Türklerden çok sonra edinen Moğolların Doğu
Türkistan sahasında eski devirlerde bir varlık gösterememiş oldukları
bir gerçektir.
8- Türkler
Türkistan’da
yapılan keşiflerden önce Türk kavimleri ve Doğu Türkistan hakkındaki
bilgilerimiz azdı. Elde var olan tek şey Selçuklulara ve Osmanlılara ait
metinler ile Çağatay lehçesinde yazılmış ve esas itibarı ile dinî ve
edebî eserlerdi. Bunun yanında Doğu Avrupa, Batı Asya ve Sibirya’daki
çok sayıda muasır Türk lehçeleri hakkında bazı malûmatlar da vardı. 19.
yüzyıl sonunda Thomsen’in, şimdiki Moğolistan topraklarında bulunan
Orhun Kitabeleri’ni çözümlemesi durumu biraz değiştirmeye başlamıştır.
Akabinde Almanların Turfan keşifleri ile eski Türkçe el yazmaları ve
blok basma yazılar ortaya çıkarılmıştır. Bunun yanında bulunan
resimler, arkeolojik malzemeler bu sahadaki eski Türk varlığı hakkında
bilgi edinmemizi sağlamıştır[71]. Ayrıca Sinoloji alanında yapılan çalışmalar da bu varlığın epey gerilere gittiğini göstermiştir.
Türklerin
menşe efsanelerinden biri Doğu Türkistan’da geçmektedir. Buna göre
komşu ülke tarafından mağlup edilen ve soyları tamamen katledilen
Türklerden sadece on yaşındaki bir çocuk sağ kalmıştı. Galipler onu
öldürmeye kıyamadılar ve onun ayaklarını kesip bataklığa yani Etsin
Göl’e bıraktılar. Çocuk burada bir dişi kurt tarafından beslenip
büyütüldü. Çocuk büyüyünce kurt ile birleşti ve kurt gebe kaldı. Komşu
ülke çocuğun yaşadığını öğrenince oraya adamlarını gönderdi. Adamlar
gelince çocuk ve kurt Turfan dolaylarına kaçtılar ve orada bir mağaraya
sığındılar. Mağarada on çocukları oldu ve bunlar dışarıdan kızlarla
evlendi. Böylece Türkler yeryüzüne yayıldılar[72].
Türklerin
türeyiş efsaneleri de göz önünde bulundurulunca Türklerin anavatanı
tartışmalarında şimdiki Moğolistan toprakları ve Altay tezi epey
taraftar kaybetmiş ve Batı Türkistan, Tanrı Dağları, Doğu Türkistan ve
Aral bölgeleri tezi de dillendirilmiştir[73].
Yine de Altaylar ve Güney Sibirya sahasının Türklerin ana yurdu olduğu
görüşünün hâkim görüş olduğunu zikretmekte fayda vardır.
Çinliler
Doğu Türkistan’ı Hunların sağ kolu olarak görüyorlar ve Doğu
Türkistan’a hâkim olmanın Hunların sağ kolunu kesmek manasına geldiğini
söylüyorlardı. Çin kaynakları da Doğu Türkistan’ı Hun toprakları olarak
kabul ediyordu. Meselâ T’ai P’ing Yü Laıida Hsi-yü’nün Kao Tsung (M.Ö.
1259-1200) devrindeki Kuei-fang olduğu bildirilmektedir [74]. Buradaki Kuei-fang ise Hunların ataları olarak tasnif edilmektedir[75].
Gerçekten de milâdî devirlere takaddüm eden yıllarda Çinlilerin Doğu
Türkistan’a yönelmeleri Hunların sonunu getirmiş ve Hunlar gittikçe
zayıflayarak ikiye bölünmüşlerdi. Bu gerçek Mo-tun’un M.Ö. 176 yılında
Çin Imparatoru’na yazdığı mektupta hâkim olduğu toprakların merkezine
Doğu Türkistan’ı koymasıyla da kendisini göstermiştir[76].
Çinliler Mo-tun’un ölümünden sonra Tarım Havzasının güneyindeki
yollardan Doğu Türkistan içlerine girmişler, bazı Çinli tüccarlar
Fergana’daki devletlere kadar uzanmışlardı[77].
Yine Hunların ataları oldukları kabul edilen Ti’lerin[78] bulundukları istikamete göre doğuda olanlara yeşil, batıda olanlara ak ve güneyde olanlara kızıl veya al denildiği[79] ve böy- lece milattan önceki bin yılda bölgeye hâkim oldukları bilinen[80]
Ti’lerden Ak ve Kızıl Ti’lerin esas itibarı ile bugünkü Doğu Türkistan
coğrafyasında yayıldıkları anlaşılmaktadır. Nitekim Turfan ve çevresinin
Kızıl Ti’lerin ve daha sonraki Töles ve T’ing-ling boylarının en eski
yurdu olduğu Çin kaynaklarından tespit edilmiştir[81].
Zeki Velidi Togan tarafından hiç olmazsa hâkim tabakasının Türk olduğu kabûl edi- len[82]
Sakalar, çok eski devirlerde Doğu Türkistan’da Tarım Havzasının
güneyinden kıvrılan yol üzerindeki merkezlerde ve özellikle Hoten’de ve
Tomşuk’ta yurt tutmuşlardır. Eski Fars kaynaklarına göre Sakaların
yayıldığı sahalardan biri Fergana, Tanrı Dağlarının orta kısımları ve
Kaşgar dolaylarıdır[83].
Sakalar çok eski devirlerde Doğu Türkistan sahasında yayılmışlar ve
daha sonra bugünkü Afganistan’a çekilmiş ve imparatorları Asoka’nın
başkanlığında bir yandan Kuzey Batı Hindistan bir yandan da Doğu
Türkistan’ın Güney bölgelerine inmişlerdir. Sakaların X. yüzyıla kadar
Hoten Devleti’ne hükmettikleri bilinmektedir. Hoten yüzyıllar boyu
Budizmi desteklemişti, Budist kültürün önemli merkezlerinden biriydi.
Hoten beyleri Hun ve daha sonraki diğer Türk devletleriyle yakın
münasebetler kurmuşlardır. Hotenli “Aslan” lakaplı beyler ilk olarak X.
yüzyılda Karahanlılar tarafından düşürülmüşlerdir. Saka dilinde ve
Sanskrit alfabesinde metinler Hoten, Tun-huang ve kuzey yolu üzerindeki
Maralbaşı gibi bazı noktalarda bulunmuştur[84].
Yine Sakaların adı Yarkend’in Çin kaynaklarındaki eski adı olan So-chü
~ Sha-ch’e 莎 車*Saklâ~*Saklâ olarak yeniden inşa edilen adda
görülmektedir; Sha-ch’e (Yarkend) adı kesinlikle Sakalardan yadigârdır[85].
Türklükleriyle
ilgili bazı emareler olan Yüeh-chih’lerin ilk başlarda Tun-huang ile
Ch’i-lien Dağları arasında, bugünkü Kansu bölgesinde yaşadıkları
anlaşılmaktadır[86].
Yüeh- chih’ler Hunlara yenilmeden önce batıda Tanrı Dağlarının
doğusunda bulunan ve Wu- sun’ların yaşadığı bölgede, Cungarya’da, Tarım
Havzasındaki ülkelere kadar olan topraklarda; kuzeyde Moğolistan
sahrasının büyük kısmında ve doğuda Kansu eyaletinin bütün kuzeyinde,
Tun-huang çevrelerinde, Çin Seddi’nin en batısındaki Lin-t’ao, Lung-hsi
ve Yü- chung’a kadar olan sahada yaşamaktaydılar[87]. Yüeh-chih’ler M.Ö. 165’te Hunlar’a yenildikleri sırada Kansu dolaylarında yaşıyorlardı ve göçüp Ili vadisine çekilmişlerdi[88]. Ancak Yüeh-chih’lerin Hunlara yenildikten sonra da hâlâ Kansu dolaylarında yaşadıklarına dâir malûmatlar vardır[89]. Turfan bölgesinde ise Yüeh-chih’lerin bir kolu olan Koç veya Koş boyu (-an çoğul ekini alarak Kuşan)[90] yaşamaktaydı[91].
Bu boyun adı muhtemelen tamgasının “koç” olması dolayısıyla “koç”
olarak kalmıştır (benzer durum “koyun” adıyla anılan Türk boylarının ve
devletlerinin varlığı ile de gözlemlenebilir). Turfan için Çin
kaynaklarında verilen Ch’e-shih 車 師 adındaki ch’e adı chü veya k’u
olarak da okunmaktadır; dolayısıyla Türkçe Koç veya Koş halk adının
chü-shih veya k’u-shih olarak Çinlilerce kaydedilmiş olması pek
mümkündür.
Türk boyları arasında sayılan[92]
Wu-sun’lar milattan önceki devirlerde Kansu’da ve Tun-huang ile
Ch’i-lien (Tibet ile Çin arasında sınır gibi duran Nan-shan veya Güney
Dağları) arasındaydılar[93].
Bunların vatanı bilhassa Turfan sahasıydı ve Hunlar tarafından mağlup
edilince M.Ö. 160 yılında batıya, Doğu Türkistan taraflarına göç
etmişlerdi[94].
Milâttan önceki devirlerde Batı Türkistan’ın kuzeyinde yaşadıkları ve M.Ö. 1. bin yılda Doğu Türkistan’a girdikleri bilinen[95]
Kırgızlar M.Ö. 58 sıralarında Doğu Hunlarının batıya doğru
ilerlemelerinden kaçarak doğuya gitmiş ve Kumul’un batısına gelmişlerdi.
Bu sırada Kırgızlar Kumul ve Barköl sahasından batıya, Ak Tağ’ın güney
eteklerine, Karaşar’ın kuzeyine kadar uzanmışlar[96] ve milâdın başlarında Kaşgar’da yayılmışlardı[97].
Büyük
Hun Devleti kurulduktan sonra Ting-ling’lerin güney grubunun Gobi
Çölünden Çin’e ve Sarı Irmağın kaynağına doğru ilerledikleri[98]
ve tabiî olarak şimdiki Doğu Türkistan’a girdikleri bilinmektedir.
Yine Çin kaynaklarına göre miladî devirlerde bugünkü Doğu Türkistan
sahasının doğu kısmında, Akdağ (Pai-shan)’ın eteklerinde, Hami
dolaylarında ve Altay dağlarının güney batısında T’ieh-le (Töles)
boyları yaşıyordu[99]. VI. yüzyılın başlarında Shan-shan dolaylarında Ting-ling’ler yayılmaktaydılar[100].
Sonuç
El-Birûnî, Türklerin Türkistan sahasının en eski ahalisi olduğunu kaydetmiştir[101].
Türk ırkının bir prototipi olan Andronovo kültürü taşıyıcıları M.Ö.
1700’den itibaren yavaş yavaş Orta Asya’ya hâkim olmaya başlamışlardır.
Altaylara ve Tanrı Dağlarına yayılan bu ırkın hâkimiyeti Hun ve Gök-Türk
çağına kadar devam etmiştir[102].
En geç Önceki Han (M.Ö. 206- M.S. 25) devrinde Tanrı Dağları etekleri,
Tarım Havzası ve He-hsi koridorunda Türkler ya- şamaktaydı[103].
Rus Türkologu Malov, “Türkler milattan önce V. asırda büyük ölçüde şimdi yaşadıkları yerde yaşıyorlardı” demektedir[104].
Tolstov, Türklerin milattan önce 2500 civarında Türkistan bölgesine
gelmiş olduklarını ve Arîlerin bölgeyi istilasından sonra bölgede
Türklerle karıştıklarını söylemektedir[105]. Yine G. Schmitt’e göre kaynaklarda Chin-man olarak geçen Beş-balık en eski devirlerde bir Türk yurdu idi[106].
Hattâ tarih öncesi dönemlerde bugün Çin toprağı sayılan ve esasında da
Çinli addedilen, Doğu Türkistan’ın daha da doğusu olan Shen- hsi,
Shan-hsi, Chih-li gibi yerler tamamen Türklerle meskûndu[107]. W. Eberhard da bugünkü Doğu Türkistan’ın asıl sâkinlerinin Türk olduğuna Sinolojik mülahazalar neticesinde vara- bilmiştir[108].
Dolayısıyla Türklerin Doğu Türkistan’a çok geç devirlerde geldiği,
bölgenin asıl ahalisinin başka milletlerden olduğu yönündeki genel görüş[109] doğru değildir.
Sonuç
olarak makalemiz umûmî görüşün aksine bilhassa Çin kaynaklarındaki
kayıtlara dayanarak esasen Doğu Türkistan coğrafyasına atfedilen
“Hsi-yü” adının ilk geçtiği yerler incelenerek Türklerden ödünç alınmış
olabileceğini; Doğu Türkistan’ın Hun Devleti için bir varlık sebebi
olduğunu ve bu yüzden en eski devirlerden beri Türklerin hayat sahası
hâline geldiğini; bölgedeki ilk sâkinleri başka milletler olarak
gösteren arkeoloji ve dil çalışmalarının eksik ve bazen de taraflı
olduğunu dolayısıyla yazılı kaynaklardan da istifade etmek gerektiğini
ve Doğu Türkistan’daki en eski sâkinlerden birinin Türkler olmasının çok
büyük bir ihtimal teşkil ettiğini ortaya koymuştur.
Araş. Gör., İstanbul Ün. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, kursatyildirimtr@yahoo.com
Kaynak: Türk Dünyası incelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, XII/1 (Yaz 2012), s.419-440.
Not: Çince yazılarda hatalarımız olabilir. Pdf’den bu kadar kopyalayabildik.
KAYNAKÇA
♦
ABAZOV, , The Palgrave Concise Historical Atlas of Central Asia, New
York, 2008. ABDURRAHMAN, V., “Orta Asya’daki Bir Kısım Türk Yer Adları
ve Bu Yerlerin Tarihî Süreç İçerisindeki Siyasî Durumu Üzerine”, Çağdaş
Türklük Araştırmaları Sempozyumu, Ankara 2002, s. 202-219.
♦ ALMAS, T., Uygurlar, Çev. D. Ahsen Batur, İstanbul 2010.
♦ BAILEY, W., “The Kingdom of Khotan”, Papers on Far Eastern History, C. IV, 1971, s.1- 16.
♦ BECKWITH, I., İpek Yolu İmparatorlukları, Çev. K. Yıldırım, Ankara 2011.
♦ BERNŞTAM, A. N., “K Voprosu ob Usun, Kuşanah, Toharah”, Sovetskaya Etnografya, Nu. 3, Moskva-Leningrad 1947.
♦ BİÇURİN, H. Ya., Sobraniye Svedeniy O Narodah Obitavşih v Sredney Azii v Drevniya Vre- mena, 3 Cilt, Sanktpeterburg 1851.
♦ Biruni’s Picture of World, Z. V. Togan, New Delhi 1937.
♦ BOROVKOVA, A., Tsarstva “Zapadnogo Kraya” vo II-I Vekah do N. E., Moskva 2001.
♦ BRETSCHNEİDER, E., Mediaeval Researches, I, London 1967.
♦ CH’EN-Ming, “Ku-tai-hsi-yü-te-liang-pu-yin-tu-fa-wen-yi-tian”, Tzu-jan-k’e-hsüeh-shih- hsüeh-pao, Nu. 4, 2001, 332-351.
♦ CHAVANNES, , Documents sur Les Tou-Kiue (Turcs) Occidentaux, St Pétersbourg 1903.
♦ CHAVANNES, , “Les Pays d’occident d’aprés le Wei lio”, T’oung Pao, C. II, Nu. 6, 1905, s.519-571.
♦ CHAVANNES, , “Trois généraux chinois de la dynastie des Han orientaux”, T’oung Pao, C. II, Nu. 7, 1906, s.210-269.
♦ CHAVANNES, , “Les pays d’Occident d’aprés le “Heou Han chou””, T’oung Pao, C. II, Nu. 8, 1907, s.149-234.
♦ Chung-kuo-li-shih, , Chang Ch’i-chih, Beijing 20067.
♦ CLAUSON, G., “The Earliest Turkish Loan Words in Mongolian”, Central Asiatic Journal, C. IV, Nu. 3, 1959
♦ CLAUSON, G., “Eski Türkçede Yabancı Unsurlar”, Çev., C. Kaya, Türklük Araştırmaları Dergisi, Nu. 8, 1997.
♦ CORDIER, , Histoire Generale de la Chine et de ses Relations avec les Pays Etrangers, C.I, Paris, 1921.
♦ Chou Shu, Beijing
♦ CZEGLÉDY, C., Turan Kavimlerinin Göçü, Çev., G. Karaağaç, İstanbul
♦ ÇAY, M.-Durmuş, İ., “İskitler”, Türkler, C. I, ed., H. C. Güzel-K. Çiçek-S.Koca, Ankara 2002.
♦ Çin’in Xinjiang Bölgesi, Li Sheng, Türk. Çev. Xu Xinyue, Urumçi 2006.
♦ De GROOT, J. M., Die Hunnen Der Vorchristlichen Zeit, C. I, Berlin 1921.
♦ De GROOT, Die Westlaende Chinas in der vorchristlichen Zeit, C. II, Berlin 1926.
♦ DEGUİGNES, , Histoire Générale des Huns, des Turcs, des Mongols et Autres Tartares Occidentaux, C. I/2, Paris 1756.
♦ EBERHARD, W., Lokalkulturen im Alten China: Erster Teil Die Lokalkulturen Des Nordens und Westens, T’oung Pao, 37, Supplément,
♦
EBERHARD, W., “Çin Kaynaklarına Göre Orta ve Garbi Asya Halklarının
Medeniyeti”, Türkiyat Mecmuası, VII-VIII, Nu. 1, İstanbul 1942,
s.125-187.
♦ EBERHARD, W., “Muahhar Han Devrinde (m.s.25-220) Hun Tarihine Kronolojik Bir Bakış”, Belleten, 16, Ankara 1940, s.337-385.
♦ EBERHARD, W., Çin Tarihi, Ankara 2007.
♦ Erken İç Asya Tarihi, Der., Denis Sinor, İstanbul, 20034.
♦ ESİN, Emel, “İç Asya’da Milattan Önceki Binyılda Türklerin Atalarına Atfedilen Kültürler”, Türkler, I.
♦ FRYE, N., Orta Asya Mirası, Çev., F. Tayanç-T. Tayanç, Ankara 2009.
♦ GABAIN, v. Das Uigurische Königreich von Chotscho 850-1250, Berlin 1961.
♦ HALOUN, , “Zur Üe-tsi Frage”, Zeitschriften der Deutschen Morgenländischen Gesellschaft, C. XCI, 1937.
♦ Han Shu, Beijing 1997.
♦
HANSEN V., “New Work On The Sogdians, The Most Important Traders On The
Silk Road, D. 500-100”, T’oung Pao, C. LXXXIX, Nu. 1-3, 2003.
♦ HAUSSİG, W., İpek Yolu ve Orta Asya Kültür Tarihi, Çev., M. Kayayerli, İstanbul 2001.
♦ HAYİT, B., “Türkistan Terimi Üzerine”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Nu. 53, Nisan 1988.
♦
HENNING, W. , “Argi and Tokharians”, Bulletin of the School of Oriental
Studies, IX/3. HIRTH, F., China and the Roman Orient, Shanghai-Hongkong
1885.
♦
HENNING, W. , “The Story of Chang K’ien, China’s Pioneer in Western
Asia”, Journal of the American Oriental Society, C. XXXVII, 1917,
s.89-152.
♦
HUANG CHİ-HUEİ, T’ang Devrinde Tibetlilerin, Çinliler ve Orta Asya
Kavimleriyle Münâsebetleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü Umumî Türk Tarihi Kürsüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi,
İstanbul 1970.
♦
HUDYAKOV, Yu. S., “Kırgızı v Vostoçnom Turkestane”, Kırgızı:
Etnogenetiçeskiye i Etno- kulturniye Protsessı v Drevnosti i
Srednevekovye v Tsentralnoy Azii. Materialı Mejdunarodnoy Nauçnoy
Konferentsii, Posvyasçennoy 1000 Letiyu Eposa “Manas” 22-24 Sent. 1994
g., Bişkek 1996, s.180-181.
♦ HULSEWE A. F. P.- LOEWE, M. N., China in Central Asia: The Early Stage 125 BC-AD 23, Leiden 1979
♦ IVANOV V. (Ed.), Toharskiye Yazıki, Moskva 1959.
♦ İNAYET, , “Divanü Lüğat-it Türk’de Geçen “Çin” ve “Maçin” Adı Üzerine”, Turkish Studies, C. II, Nu. 4, 2007.
♦ İZGİ, Ö., “Orta Asya’nın Türkleşmesi”, Tarih Enstitüsü Dergisi, Nu. 12, İstanbul 1982.
♦ KAFESOĞLU, İ., “Tarihte Türk Adı”, Reşit Rahmeti Arat İçin, Ankara 1966.
♦ KAFESOĞLU, İ., Türk Millî Kültürü, İstanbul 200323.
♦ KÂŞGARLI MAHMUD, Divanü Lûgat-it-Türk, I, Çev. Besim Atalay, Ankara 20065. KNOBLOCH, E., Beyond The Oxus, London
♦ KURBAN, İ., Şarki Türkistan Cumhuriyeti (1944-1949), Ankara 1992.
♦ KURBAN, İ., Doğu Türkistan İçin Savaş, Ankara 1995.
♦ LİGETİ, , “Hunların Dili”, Çev., J. Eckmann, Türk Dili Belleten, C. III, Nu. 12-13, 1945.
♦ LİN MEİ-CUN, Hsi-yü-wen-ming, Pekin 1995.
♦ LİTVİNSKİİ, B. , Vostochnii Turkestan v Drevnosti i Rannem Srednevekov’e: Hozyaistvo, Material’naya Kultura, Moskva 1995.
♦ LIU MAU-TSAI, Kutscha und seine Beziehungen zu China vom 2. Jh. v. bis zum 6. Jh. n. Chr., I, Wiesbaden 1969.
♦ MCGOVERN, W. M., The Early Empires of Central Asia, Chapel Hill 1939.
♦ MAIR, V. H., “History of Chinese Turkistan in the pre-Islamic Period”, Sino-Platonic Papers, Nu. 16, March 1990, s. 13-18.
♦ MAIR, V. H., Mummies of the Tarim Basin” Archaeology, C. XLVIII, Nu. 2, March/April, 1995, s. 28-35.
♦
MALLORY, J. P.-Mair V. H., The Tarim Mummies: Ancient China and the
Mystery of the Earliest Peoples from the West, London 2000.
♦ MARQUART, J., Eransahr Nach der Geographie des Ps.Moses Xorenac’i, Berlin 1901.
♦ MARQUART, J., Die Chronologie der Alttürkischen Inschriften, Leipzig 1898.
♦ MASICA, C. P., The Indo-Aryan Languages, Cambridge 1991.
♦
MORI Masao, “Higashi tokketsu koka ni okeru sogudo-jin” (Doğu Türk
Kaganlığı’nda Sogdlar), Kodai toruko minzokushi kenkyu, C. I, Tokyo,
1967, s.61-94.
♦ ONAT, A., Milâddan Sonra Güney Hunları (25-220), Ankara Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1972.
♦
ONAT, A., “Hunların Doğuda Siyasal Üstünlük Dönemi (M.S. 25-46)”,
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. XXXI, Nu.
1-2, Ankara 1987, s.383-396.
♦
ONAT, A., “Eski Orta Asya Kavimlerinin Çin ile Olan İlişkileri Hakkında
Kısa Bir İnceleme”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
Dergisi, C. XV, Ankara 1991, s. 63-71.
♦ ONAT, A., “Han Döneminde Hun-Çin Ekonomik İlişkileri (M.Ö. 206-M.S. 220)”, Belleten, C. LIV, Ankara 1990, s.611-624.
♦
ÖGEL, B., “Çin Kaynaklarına Göre Wu-sun’lar ve Siyasi Sınırları
Hakkında Bazı Problemler”, Ü. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C.
VI, Nu. 4, Ankara 1948, s.258-278.
♦
ÖGEL, B., “Orta Asya Kabileleri Hakkında Araştırmalar I:
Yüeh-ch’i’ler”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
Dergisi, C. XV, Nu. 1-3, Ankara 1957, s.247-278.
♦ ÖGEL, B., “Doğu Göktürkleri Hakkında Vesikalar ve Notlar”, Belleten, C. XXI/81, Ocak 1957.
♦ ÖGEL, B., Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, C. I-II, Ankara 1981.
♦ ÖGEL, B., İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara 20035.
♦
ÖZERDİM, M. N., ” “Hsi-Yü” Olarak Çin Türkistanı’nın Tarihî Sınırlaması
ve Tarihî Önemi”, Ü. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. XV, Nu.
1-3, Ankara, 1957, s.209-217.
♦
ÖZERDİM, M. N., “Çin Kaynaklarına Göre Çin Türkistan’ının Şehirleri I”,
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. VIII, Nu.
1-2, Ankara, 1950, s.234-238.
♦
ÖZERDİM, M. N., “Çin Kaynaklarına Göre Çin Türkistan’ının Şehirleri
II”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. IX,
Nu. 1-2, Ankara 1951, s.105-110.
♦
ÖZERDİM, M. N., “Çin Kaynaklarına Göre Çin Türkistan’ının Şehirleri
III”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. X,
Nu. 3-4, Ankara 1952, s.161-166.
♦ PAN CHI-HSIN, Hsin-chiang Ch’u-t’u-ku-chih-yen-chiu, Urumçi 1983.
♦ PARKER, H., “Tartars and Chinese before the Time of Confucius”, English Historical Review, C. XXII, Nu. 88, Oct., 1907.
♦
PULLEYBLANK, G., “The Wu-sun and Sakas and the Yüeh-chih Migration”,
Bulletin of the School of Oriental and African Studies, C. XXXIII, s.
154-160.
♦ PULLEYBLANK, G., “A Sogdian Colony in Inner Mongolia”, T’oung Pao, C. XLI, Nu. 4/5, 1952, s.317-356.
♦ SAMOLİN, , East Turkestan to the Twelfth Century, Hague 1964.
♦
SCHMİTT, , “Wo siedelten nachweislich türkische Stämme im ersten Jh vor
bzw. Nach der Zeitenwende”, Acta Orientalia, Nu. 24, 1971.
♦ SHANG YAN-BİN, Xi-yu Wen-hua, Liaodong
♦ Shih Chi, Beijing 1997.
♦
SHIRATORI, K., “On the Territory of the Hsiung-nu Prince Hsiu-t’u Wang
and his Metal Statues for Heaven Worship”, Memoirs of the Research
Department of the Toyo Bunko, Nu. 5, Tokyo 1930, s.1-79.
♦
SINOR, , “The Scope and Importance of Altaic Studies”, Journal of the
American Oriental Society, C. LXXXIII, Nu. 2, Apr.-Jun., 1963.
♦
SKAFF, J. , “The Sogdian Trade Diaspora In East Turkestan During The
Seventh And Eighth Centuries”, Journal of the Economic and Social
History of the Orient, XLVI/4, 2003.
♦ SU BEI-HAI, Hsi-yü-li-shih-ti-li, Urumçi
♦ ŞULGA, İ., Sintsyan v VIII-III vv. do n.e, Barnaul 2010.
♦ ŞULGA, İ., “Osoobennosti Etnokulturnıh Protsessov na Territorii Sintsyana (Kitay) v VIII-III vv.
♦ do n.e.”, Trudı III (XIX) Vserossiyskogo Arheologiçeskogo Syezda, I, Moskva 2011, s. 407-408.
♦ T’ai P’ing Yü Lan, Beijing 1997.
♦ TS’ENG WEN-WO, Chung-kuo-ching-yin-hsi-yü-shih, Shang-hai, 1936.
♦ T’ung Tien, Beijing 1997.
♦
TEZCAN, , Kuşanlar Tarihi (Yüeh-chih’lardan Kuşanlara), Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Erzurum 1996.
♦ TARHAN, M. T., “Eskiçağda Kimmerler Problemi”, Türk Tarih Kongresi, Ankara 1979.
♦ TAŞAĞIL A., Gök-Türkler, I, Ankara 20032.
♦ TAŞAĞIL A., Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, Ankara 2004.
♦ TİAN WEİ-JİANG, CAO Yİ-QUN, Xinjiang Tarihi, Beijing 2003.
♦ TOGAN, Z. V., Türk Türkistan, İstanbul 1960.
♦
TOGAN, Z. V., “Türk Sanat Tarihi Araştırmalarının Temel Meseleleri”,
Türk Kültürü El Kitabı, C. II/1a, ed. Z. Velidi Togan-H. İnalcık-E.
Esin, İstanbul 1972.
♦ TOGAN, Z. V., Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yakın Tarihi, C. I, İstanbul 19812.
♦ TOGAN, Z. V., Umumî Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1981.
♦
TÜRKELİ, C., Çin Kaynaklarına Göre Hunların Ataları, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi,
İstanbul 1990.
♦ TÜRÜKOĞLU Gök Alp, Sınırlandırılmış Türk Tarihi, C. I, Ankara 1976.
♦ Xi-yu Tong-shi, ed. Yu Tai-shan, Beijing
♦ VASİLEY, L. , “Banj Cao v Zapadnom Krae”, Vestnik Drevnei Istorii, C. I, 1955.
♦ WANG PING-HUA, LIU WEN-SU, Hsin-chiang Li-shih-wen-wu, Urumçi 1999.
♦ WATSON, , Records of the Grand Historian of China, 2 Cilt, New York 1961.
♦ Wei Shu, Beijing 1997.
♦ WOOD, F., The Silk Road: Two Thousand Years in the Heart of Asia, Berkeley 2002.
♦
WYLIE, A., “Notes on the Western Regions”, The Journal of the
Anthropological Institute of Great Britain and Ireland, C. X, 1881,
s.20-73.
♦ WYLIE, A., “Notes on the Western Regions”, The Journal of the Anthropological Institute of Great
♦ Britain and Ireland, C. XI, 1882, s.83-115.
♦ YILDIRIM, , Türk Tarihi İçin Eski Çince Türkçe Sözlük, İstanbul, 2010.
♦
YILDIRIM, , Bugünkü Doğu Türkistan Coğrafyasında Kurulan Şehir
Devletleri İle Çin Arasındaki Münasebetler (Milâdî 73-108), İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul 2011.
♦ YILDIRIM, , “Başlangıcından II. Yüzyılın Ortalarına Kadar Doğu Türkistan Çin Münâsebetlerine Genel Bir Bakış”, Trakya Ün. Edebiyat Fakültesi Dergisi, II/1, 2012, s. 123-156.
♦ YULE, , Cathay and the Way Thither, I-II, London 1866.
♦
YU Taishan, “A Study of the History of the Relationship Between the
Western and Eastern Han, Wei, Jin, Northern and Southern Dynasties and
the Western Regions”, Sino- Platonic Papers, Nu. 173, October, 2006.
♦ YU Taishan, “The Origin of the Kushans”, Sino-Platonic Papers, Nu. 212, July 2011.
♦ YÜ YING-SHIH, Trade and Expansion in Han China A Study in the Structure of Sino Barbarian Economic Telations, Berkeley 1967.
♦ Zhong-hua Duo-yuan Yi-ti Ge-ju, Beijing 2003
Dipnotlar:
[1]
Meselâ Mair: “Tarım Havzasının en erken halkı İndo-Avrupalı Toharlar ve
İranlılardır” (V. H. Mair “History of Chinese Turkistan in the
pre-Islamic Period”, Sino-Pla-tonic Papers, Nu. 16, March 1990, s. 2-3).
R. N. Frye: “Türk aşiretler bininci yılın başlarında Orta Asya’nın
doğusundaki ve batısındaki vaha devletlerine sızmaya başladılar… Doğu
Türkistan’ı yağmalatan ve yavaş yavaş yerleşen sadece Türkler değildi.”
(Orta Asya Mirası, Çev., F. Tayanç-T. Tayanç, Ankara 2009, s. 255). Yine
bkz. H. W. Haussig, İpek Yolu ve Orta Asya Kültür Tarihi, Çev., M.
Kayayerli, İstanbul 2001, s. 279 vd.; E. Waldschmidt, Gandhara, Kutscha,
Turfan, eine Einführung die frühmittelalterliche Kunst Zentralasiens,
Leipzig 1925.
[2]
Meselâ Annemarie v. Gabain (Das Uigurische Königreich von Chotscho
850-1250, Berlin 1961, s. 14-19) Doğu Türkistan’ın ilk sâkinlerini
sıralarken böyle bir tutum içindedir.
[3]
Meselâ bk. Shang Yan-bin, Xi-yu Wen-hua Liaodong 1998, s. 55-59; Xi-yu
Tong-shi H ^ B İ, Ed. Yu Tai-shan, Beijing 2003, s. 37-39.
[4] İbrahim Kafesoğlu, “Tarihte Türk Adı”, Reşit Rahmeti Arat İçin, Ankara 1966, s. 310.
[5]
Meselâ bk. A. von Le Coq, Auf Hellas Spuren in Ostturkistan; Berichte
und Abenteuer der II. und III. Deutschen Turfan-Expedition, Leipzig
1926; Liu Mau-Tsai, Kutscha und seine Beziehungen zu China vom 2. Jh. v.
bis zum 6. Jh. n. Chr., I, Wiesbaden 1969.
[6]
J. P. Mallory-Victor H. Mair, The Tarim Mummies: Ancient China and the
Mystery of the Earliest Peoples from the West, London 2000; Victor H.
Mair, Mummies of the Tarim Basin ” Archaeology, C. XLVIII, Nu. 2,
March/April, 1995, s. 28-35.
[7] Bk. Kaynakça.
[8] E. Knobloch, Beyond The Oxus, London 1972, s. 219 vd.
[9] Mair, “Mummies of the Tarim Basin”, s. 28-35; Mallory-Mair, The Tarim Mummies.
[10] Bahaeddin Ögel, İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara 2003, s. 13.
[11]
Zeki Velidi Togan, “Türk Sanat Tarihi Araştırmalarının Temel
Meseleleri”, (Türk Kültürü El Kitabı, C. II/1a, Ed. Z. Velidi Togan-H.
İnalcık-E. Esin, İstanbul 1972, s. 1) adlı makalesinde Doğu Türkistan’da
yürütülen arkeoloji çalışmaları için şu genel tespiti yapmıştır: “Doğu
Türkistan’da sanat eserlerinin en çok meydana çıkarıldığı Kuça, Kızıl
sahası dahi bir Doğu İranlı kavim olan Toharların kültür merkezi
sayılıyordu. Buralarda kazılar yapan Alman Grünwedel ve Le Coq, VIII.
yüzyıldan evvel hiçbir Türk sanat eseri bulamıyorlardı. Hatta Aryani
kültür ve sanatını genişletme yolunda heyecana kapılarak Grünwedel
tamamıyla uydurma harita yapmış ve Koço’da Tohar Devleti’nin elçiliği
bulunduğunu söyleyerek sahte bir haritada bu elçiliğin yerini tespit
etmiştir. Le Coq ise bugün Müslüman Türk ahalisi bir milyon sayıldığı
Doğu Türkistan’da Koço merkez olmak üzere, Türklerden evvel Aryanî
ırkına mensup on milyonluk bir nüfusun yaşadığını, bütün kazıların
mahsulünün onların olduğunu iddia etmiştir. Hâlbuki Le Coq’un on
milyonlara ait sözlerinin boş bir iddia olduğu açıktır”.
[12]
Meselâ buradan çıkarılan bazı mumyalar Amerika Birleşik Devletleri’nde
“Avrupa tipli mumyaların sergisi” olarak lanse edilmiştir. Betty Klinck,
“European-looking mummies found in China, shown in California”, USA
TODAY 19.03.2010.
[13]
P. İ. Şulga, “Osoobennosti Etnokulturnıh Protsessov na Territorii
Sintsyana (Kitay) v VIII-III vv. do n.e.”, Trudı III (XIX)
Vserossiyskogo Arheologiçeskogo Syezda, C. I, Moskva 2011, s. 407-408;
ayn. yaz., Sintsyan v VIII-III vv. do n.e, Barnaul 2010.
[14]
新 疆 维 吾 尔 自 治 区. Çin tahtındaki Mançu sülalesi Doğu Türkistan’ı işgal
etmiş ve 1884’de Xinjiang Eyaleti 新 疆 省 kurmuştur. 1 Ekim 1955’te eyalet
statüsü lağvedilip özerk bölge kurulmuştur. Ayrıntılar için bkz. İklil
Kurban, Şarki Türkistan Cumhuriyeti (19441949), Ankara 1992; Doğu
Türkistan İçin Savaş, Ankara 1995.
[15] Zeki Velidi Togan, Türk Türkistan, İstanbul 1960, s. 14.
[16] İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, İstanbul 200323, s. 45.
[17] Baymirza Hayit, “Türkistan Terimi Üzerine”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Nu. 53, Nisan 1988, s. 23.
[18] 新 疆; “yeni toprak veya vilayet” manasındadır.
[19] Baymirza Hayit, age., s. 25.
[20] 西 域; “Batı Toprakları” yani Doğu Türkistan
[21] Tafsilat için bkz. Baymirza Hayit, age., s. 25-27.
[22]
Age., s.30. Orta Asya veya Merkezî Asya teriminin dil hususundan
hareketle başvurulan “Altaik” bir terim olduğu kabul edilmektedir; Denis
Sinor, “The Scope and Importance of Altaic Studies”, Journal of the
American Oriental Society, C. LXXXIII, Nu. 2, Apr.-Jun., 1963, s. 194.
Nihayetinde bugün Orta Asya veya Merkezî Asya terimi ile Kazakistan,
Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın bulunduğu saha
kastedilmektedir; Rafis Abazov, The Palgrave Concise Historical Atlas of
Central Asia, New York, 2008, s. 2.
[23] Age., s. 29.
[24]
Sinor bu konuda şöyle demektedir: “İç Asya’nın dünya tarihindeki yerini
anlamak için anahtar kavram bozkırdır. Bu geniş otlak arazisinde;
boynuzlu davar, koyun, keçi ya da at olsun davar üreticiliği her zaman
geniş kapsamlı idi. Ekonomik öz-yeterliliği güven altına almak ve aşırı
otlatmadan kaçınmak için sürülerin, genellikle belli sınırlar içinde,
fakat zaman zaman nerede ot bulunabilirse orada, sürekli hareket halinde
olmaları gerekiyordu” (Denis Sinor, “Giriş: İç Asya Kavramı”, Çev. R.
Sezer, Erken İç Asya Tarihi, Der., Denis Sinor, İstanbul, 20034,
s. 18). Istvân Vâsary ise Sinor’a dayanarak “İç Asya” kavramını
kullanmış ve İç Asya’nın yerinin zaman ve mekâna göre sürekli
değişebileceğini belirtmiştir(Istvân Vâsary, Eski İç Asya Tarihi, Çev.,
İ. Doğan, İstanbul, 2007, s. 21-23).
[25]
Kürşat Yıldırım, “Başlangıcından II. Yüzyılın Ortalarına Kadar Doğu
Türkistan Çin Münâsebetlerine Genel Bir Bakış”, Trakya Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Dergisi, II/1, 2012, s. 123156.
[26]
Hsi-yü tâbirine dair genel bir değerlendirme için bkz. Özerdim,
“”Hsi-Yü” Olarak Çin”, s. 209-217; Onat, “Çin-Türkistan İlişkilerinin
Başlangıcı”, s. 915 ve dipnot. 6. Bu münasebetle Çin kaynaklarındaki
“Hsi-yü” bölümleri Han Shu 漢 書’dan itibaren görülmektedir. Ayşe Onat’ın
haklı olarak belirttiği gibi sonraki dönem Çin kaynaklarındaki “Hsi-yü”
bölümleri Han Shu ve Hou Han Shu 後 漢 書gibi yıllıklarda izlenen sistem
esas alınarak oluşturulmuştur.
[27] v. Gabain, age., s. 14.
[28] Colin P. Masica, The Indo-Aryan Languages, Cambridge 1991, s. 34 vd.
[29] Christopher I. Beckwith, İpek Yolu İmparatorlukları, Çev. Kürşat Yıldırım, Ankara 2011, s. 25 vd.
[30]
Hun çağında Türkistan sahasının Türk değil Hint-Avrupalı ve İranlı
olduğu yönünde bazı görüşler için bkz. L. Ligeti, “Hunların Dili”, Çev.,
J. Eckmann, Türk Dili Belleten, C. III, Nu. 12-13, 1945, s. 105;
Beckwith, age., s. 375-383.
[31] Frye, age., s. 124.
[32] Haussig, age., s. 96.
[33] Frye, age., s. 173.
[34] V. Gabain, age., s. 14.
[35] Turgun Almas, Uygurlar, Çev. D. Ahsen Batur, İstanbul 2010, s. 33.
[36]
Valerie Hansen, “New Work on the Sogdians, The Most Important Traders
on the Silk Road, A.D. 500-100”, T’oung Pao, C. LXXXIX, Nu. 1-3, 2003,
s. 153.
[37]
J. K. Skaff, “The Sogdian Trade Diaspora In East Turkestan During The
Seventh And Eighth Centuries”, Journal of the Economic and Social
History of the Orient, C. XLVI, Nu. 4, 2003, s. 476.
[38] V. Gabain, age., s. 16.
[39] Francis Wood, The Silk Road: Two Thousand Years in the Heart of Asia, Berkeley 2002, s. 65 vd.
[40]
Mori Masao, “Higashi tokketsu koka ni okeru sogudo-jin” (Doğu Türk
Kaganlığı’nda Sogdlar), Kodai toruko minzokushi kenkyu, C. I, Tokyo
1967, s. 61-94; Edwin G. Pulleyblank, “A Sogdian Colony in Inner
Mongolia”, T’oung Pao, C. XLI, Nu. 4/5, 1952, s. 317-356.
[41] G. Haloun, “Zur Üe-tsi Frage”, Zeitschriften der Deutschen Morgenländischen Gesellschaft, C. XCI, 1937, s. 256.
[42] Ögel, “Yüe-Çi’ler”, s. 267.
[43] Marquart, Ernnsahr, s. 206, n. 4.
[44] W. B. Henning, “Argi and Tokharians”, Bulletin of the School of Oriental Studies, C. IX, Nu. 3, s. 560 vd.
[45]
Ögel, “Yüe-Çi’ler”, s. 267; Kürşat Yıldırım, Bugünkü Doğu Türkistan
Coğrafyasında Kurulan Şehir Devletleri İle Çin Arasındaki Münasebetler
(Milâdî 73-108), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, s. 84.
[46] Meselâ bk. Beckwith, age., s. 380-383.
[47] V. Gabain, age., s. 16.
[48] Waldschmidt, Die buddhistische Spätantike; v. Le Coq, Bilderatlas.
[49] V. V. Ivanov (Ed.), Toharskiye Yazıki, Moskva 1959, s. 8.
[50] Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu, I, s. 193.
[51] Meselâ Beckwith, age., s. 313-316.
[52] Çin’in Xinjiang Bölgesi, Ed. Li Sheng, Türk. Çev. Xu Xinyue, Urumçi 2006, s. 2-4.
[53] Çin’in Xinjiang Bölgesi, s. 293.
[54] W. Eberhard, Çin Tarihi, Ankara 20074, s. 93-96.
[55] Bk. Kürşat Yıldırım, Bugünkü Doğu Türkistan Coğrafyasında; McGovern, The Early Empires, s. 255 vd.
[56] Chung-kuo-li-shih, Ed., Chang Ch’i-chih, Beijing 20067, s. 149-151.
[57] V. Gabain, age., s. 17.
[58]
Meselâ Türkçe olarak bkz. Tian Wei-jiang ve Cao Yi-qun, Xinjiang
Tarihi, Beijing 2003, s. 5: “Xinjiang (yani Doğu Türkistan), eskiden
beri Çin’in birçok milliyetlerden kurulu büyük ailesinin önemli bir
parçasıdır. Uzun geçmişe sahip tarihi ve parlak kültürü de Çin
uygarlığının ayrılmaz bir bölümünü oluşturmaktadır”. Çin hükümetinin
çeşitli dillerde ve bu arada Türkçe olarak da neşrettiği bir başka
kitapta Doğu Türkistan toprakları Çin milletinin ayrılmaz bir parçası
olarak değerlendirilmekredir (Çin’in Xinjiang Bölgesi, s. 5).
[59]
Zhong-hua Duo-yuan Yi-ti Ge-ju, Beijing 2003, s. 232’den aktaran A.
İnayet, “Divanü Lüğat- it Türk’de Geçen “Çin” ve “Maçin” Adı Üzerine”,
Turkish Studies, C. II, Nu. 4, 2007, s. 1175, dpt. 2.
[60] Kâşgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk, I, Çev. Besim Atalay, Ankara 20065, s. 453.
[61] H. Cordier, Histoire Generale de la Chine et de ses Relations avec les Pays Etrangers, C. I, Paris 1921, s. 197.
[62] İnayet, age., s. 1184.
[63] Çin’in Xinjiang Bölgesi, s. 5.
[64] E. Bretschneider, Mediaeval Researches, C. I, London 1967, s. 27.
[65] Wei Shu, Beijing 1997, s. 9-16.
[66]
Bk. Huang Chi-huei, T’ang Devrinde Tibetlilerin, Çinliler ve Orta Asya
Kavimleriyle Münâsebetleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü Umumî Türk Tarihi Kürsüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi,
İstanbul, 1970, s. 19 vd.
[67] H. Hoffman, “Eski ve Orta Çağlarda Tibet”, Erken İç Asya Tarihi, s. 515.
[68] v. Gabain, age., s. 18.
[69] Bk. Türükoğlu Gök Alp, Sınırlandırılmış Türk Tarihi, C. I, Ankara 1976, s. 382 vd.
[70] V. Gabain, age., s. 18.
[71] Age., s. 18-19.
[72]
Bahaeddin Ögel, “Doğu Göktürkleri Hakkında Vesikalar ve Notlar”,
Belleten, C. XXI, Nu. 81, Ocak 1957, s. 84-85; Ahmet Taşağıl,
Gök-Türkler, C. I, Ankara 20032, s. 10-11.
[73] Z. V. Togan, Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yakın Tarihi, C. I, İstanbul 19812, s. 91.
[74] T’ai P’ing Yü Lan, Beijing 1997, 792, s. 3511a.
[75]
Kuei-fang %. . Bkz. Han Shu, Beijing 1997, 94A, s. 3743. Kuei-fang’ın
Hunların ataları olmasıyla ilgili bkz. Cevat Türkeli, Çin Kaynaklarına
Göre Hunların Ataları, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1990, s. 36: “Kesin olan bir şey
varsa o da Kung-fang veya Kuei-fang isimleriyle bilinen halkın Hunlar
olduğudur”.
[76]
Han Shu, 94A, s. 3757: “Bundan sonra Lou-lan, Wu-sun, Hu-kai ile,
bunlardan başka, onların yakınlarındaki yirmi altı devletin hepsi
alındı”. Japon âlim Matsuda mektupta geçen bu ka- vimlerin yayıldıkları
saha için şöyle der: “Yüeh-chih’ler Kansu’da, Lou-lan Doğu Türkistan’ın
doğusunda, Wu-sun’lar Tanrı Dağlarının kuzey doğu eteklerinde, Hu-kai
ise bir Altay kavmi” (Ögel, Büyük Hun, C. I, s. 488).
[77] Yıldırım, Bugünkü Doğu Türkistan Coğrafyasında, s. 2.
[78] Ti 狄, Hunların atalarından biri olarak tasnif edilen bir halktır; bkz. Türkeli, age., s. 85-92.
[79] E. Chavannes, “Les Pays d’occident d’apres le Wei lio”, s. 521 vd.
[80] Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, s. 43.
[81]
T’ung Tien, Beijing 1997, s. 5398: ” “高 昌 蓋 古 赤 狄 之 種 也 初 號 為 狄 歷 北 方 以
為 敕 勒 諸 夏 以 為 高 昌 丁 零 焉: “Kao-ch’ang, eskideki Kızıl Ti’nin bir
soyudur. Başlarda ona Ti-li deniyordu. Kuzey tarafı ona Ch’i-le, Hsia
(Çinli)’lar Kao-ch’ang Ting-ling derler”.
[82] Zeki Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1981, s. 34.
[83]
Age., s. 35. Sakaların, bir İran lehçesi konuşanlar, İranlı, Moğol,
Slav, Ural-Altay, İndo- Germen, Tatar ve Türk olduklarına yönelik
görüşler öne sürülmüştür (A. M. Çay-İ. Durmuş, “İskitler”, Türkler, C.
I, Ed., H. C. Güzel-K. Çiçek-S.Koca, Ankara 2002, s. 580-582). Çin
kaynakları Türklerin (Gök-Türklerin) ataları olarak “So” kavmini
göstermektedir (Chou Shu, Beijing 1997, s. 908) ki bu adın Saka adının
bir başka Çince yazımı olduğu kabûl edilmektedir (Yu Taishan, “The
Origin of the Kushans”, Sino-Platonic Papers, Nu. 212, July 2011, s.
15).
[84] v. Gabain, age., s. 15.
[85] Beckwith, age., s. 405, son not: 53.
[86] Shih Chi, Beijing 1997, 123, s. 3162; Han Shu, 96A, s. 3890.
[87]
Mehmet Tezcan, Kuşanlar Tarihi (Yüeh-chih’lardan Kuşanlara), Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Erzurum 1996, s. 107.
[88] E. Chavannes, “Les pays d’Occident d’apres le “Heou Han chou””, s. 189, dpt. 1.
[89] G. Haloun, “Zur Üe-tsi- Frage”, s. 247.
[90] Çin kaynaklarında Kuei-shuang 貴 霜; Kürşat Yıldırım, Türk Tarihi İçin Eski Çince Türkçe Sözlük, İstanbul 2010, s. 175.
[91]
Varis Abdurrahman, “Orta Asya’daki Bir Kısım Türk Yer Adları ve Bu
Yerlerin Tarihî Süreç İçerisindeki Siyasî Durumu Üzerine”, Çağdaş
Türklük Araştırmaları Sempozyumu, Ankara 2002, s. 211.
[92] Ahmet Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, TTK, Ankara 2004, s. 17-28.
[93] Han Shu, 96B, s. 3902 vd.: Bahaeddin Ögel, “Wu-sun’lar”, s. 264.
[94] Sergei Yatsenko, “Vusunlar”, Türkler, C. I, , s. 776.
[95]
Yu. S. Hudyakov, “Kırgızı v Vostoçnom Turkestane”, Kırgızı:
Etnogenetiçeskiye i Etnokul- turniye Protsessı v Drevnosti i
Srednevekovye v Tsentralnoy Azii. Materialı Mejdunarodnoy Nauçnoy
Konferentsii, Posvyasçennoy 1000 Letiyu Eposa “Manas” 22-24 Sent. 1994
g., Bişkek 1996, s. 180-181.
[96] Emel Esin, “İç Asya’da Milattan Önceki Binyılda Türklerin Atalarına Atfedilen Kültürler”, Türkler, C. I, s. 496 vd.
[97]
G. Schmitt, “Wo siedelten nachweislich türkische Stämme im ersten Jh
vor bzw. Nach der Zeitenwende”, Acta Orientalia, Nu. 24, 1971, s. 348.
[98] Taşağıl, Eski Türk Boyları, s. 45; C. Czegledy, Turan Kavimlerinin Göçü, Çev., G. Karaağaç, İstanbul 1999, s. 123.
[99] Taşağıl, Eski Türk Boyları, s. 7.
[100] age., s. 12.
[101] Biruni’s Picture of World, Ed. Z. V. Togan, New Delhi 1937, s. 36.
[102] M. Taner Tarhan, Eskiçağda “Kimmerler Problemi”, VIII. Türk Tarih Kongresinden Ayrı Basım, Ankara 1979, s. 363.
[103]
Ablimit Rozi, “Yer Namliri Hekkide Bezi Tetikatlar”, Xinjiang
Unvırstıti İlmi Jornili, Nu. 3, 1986, Urumçi, s. 116’dan aktaran
Abdurrahman, age., s. 208.
[104] Hayit, age., s. 24.
[105] Özkan İzgi, “Orta Asya’nın Türkleşmesi”, Tarih Enstitüsü Dergisi, Nu. 12, İstanbul 1982, s. 634.
[106] Schmitt, age., s. 352-353.
[107]
E. H. Parker, “Tartars and Chinese before the Time of Confucius”,
English Historical Review, C. XXII, Nu. 88, Oct., 1907, s. 626.
[108]
Wolfram Eberhard, “Orta ve Garbi Asya Halklarının Medeniyeti”, s. 125:
“Türk olmayanların şarkî ve garbî Türkistan’ın mühim bir kısmını ele
geçirdikleri zaman…”.
[109]
Meselâ R. Frye (Frye, age., s. 64-65) Türkistan sahasının ilk
sâkinlerinin Hint-Avrupalılar olduğunu ve atı ilk Türklerin değil
bunların ehlileştirdiğini ve demiri ilk bunların işlediğini öne
sürmektedir. Yine G. Clauson Hint-Avrupalıların M.Ö. 3. bin yılın
sonlarında Çin sınırlarına dayandığını (G. Clauson, “Eski Türkçede
Yabancı Unsurlar”, Çev., C. Kaya, Türklük Araştırmaları Dergisi, Nu. 8,
1997, s. 4, 5) ve Kuça-Turfan bölgesinin Hint-Avrupa dili konuştuğunu
(G. Clauson, “The Earliest Turkish Loan Words in Mongolian”, Central
Asiatic Journal, C. IV, Nu. 3, 1959, s. 180-181) iddia etmektedir.