Sayfalar

19 Kasım 2011 Cumartesi

Emin Çölaşan: "Haberal'ın Suçu Ne?"

SEVGİLİ okuyucularım, sanırım 1960’lı yıllardı. Ankara Bahçelievler’de sokak arasında küçük bir hastane açıldı. Oraya yakın oturuyorduk, bu hastaneyi ister istemez izledim.
Adı: Organ nakli ve yanık tedavi merkezi.
Hastaneyi bir vakıf adına açan genç doktorun adı Mehmet Haberal’dı.
Bu hastane giderek büyüdü, gelişti, Türkiye’nin seçkin doktorlarını bünyesinde topladı. Çevredeki binaları satın aldı. Bugün Bahçelievler’de yeni binalarıyla hizmet veriyor.
Haberal hoca acayip bir adamdı. Yapılan inşaatların başında bizzat durur, kumunu, çimentosunu, demirini denetler, işin başından asla ayrılmazdı. Gecenin geç saatlerine kadar görev başındaydı.
Taaa ilk zamanlar başlayan dostluğumuz boyunca kendi kendime hep sormuşumdur:
“Bu adam ne zaman uyur, ne zaman dinlenir!..”
Hoca, yarattığı bu güzel hastane ile yetinmedi. Yine Ankara’da Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden birini, Başkent Üniversitesi’ni kurdu. Bu üniversite bugün ülkemizin sayılı eğitim kurumları arasında yer alıyor.
Her olayı ince ince düşünüp plan yapardı. Örneğin giderek büyüyen hastanenin et, süt, peynir ve yoğurt ihtiyacını karşılamak için Kızılcahamam’da bir besi çiftliği kurdu. Orada yetiştirdiği hayvanlardan elde edilen ürünleri hem üniversitede, hem de Başkent Üniversitesi Hastanesinde kullanmayla başladı.
***
Prof. Dr. Mehmet Haberal gerçek bir yurtseverdi. Ülke sorunlarıyla ilgilenir, kurtuluş yollarını arardı.
Günün birinde, Ergenekon davasından tutuklandı. Sağlığı bozuktu. Uzun süre tutuklu kimliği ile İstanbul’da hastanede yattı.
Sonra iş öyle boyutlara taşındı ki, kendisine rapor veren, tedavi eden doktorlar da bu cadı kazanında nasiplerini aldılar ve onlar da tutuklandı.
Haberal yaklaşık üç yıldan bu yana Silivri cezaevinde yatıyor. Sağlığı bozuk. Bugüne kadar hastanesinde onbinlerce insanı hayata döndüren, binlercesini de bizzat yaptığı ameliyatlarla sağlığına kavuşturan bir doktor, şimdi Silivri cezaevinde kendi sağlık sorunlarıyla boğuşuyor.
   Duruşmaların hiçbirine katılmıyor. Onu arayıp soran bir mahkeme heyeti yok!
Aklıma hep şu sorular geliyor:
“Mehmet Haberal’ın suçu ne? Ergenekon isimli silahlı terör örgütü, yapılan yaklaşık 200 duruşma sonunda ortaya çıkarılamadı! Peki ama Haberal bu işin neresinde?”
 Haberal ve terör!..Haberal ve silahlı terör örgütü!
    Açık söylemek gerekirse, tutuklandığı günlerde kendi kendime “Acaba?” diye soruyordum. Acaba herhangi bir örgüt olayına şu veya bu biçimde bulaşmış olabilir miydi!
Bu sorunun yanıtını bulmak için Haberal hocanın mahkemedeki sorgusunu beklemek gerekiyordu. Gün geldi, aylar sonra sorgusu, yattığı hastanede yapıldı.
Bu sorgu daha sonra kitap yapıldı. Sorgunun tamamı, kendisine sorulan sorular ve verdiği yanıtlar, virgülüne bile dokunulmadan kitap haline getirildi.
  Kitabın adı: “Suçum Ne?”
  Bu kitabı dikkatle, baştan sona okudum. Bir okuma ile yetinmeyip ikinci kez okudum.
Ortada hiçbir suç yoktu. Hakimler Haberal’a ne bir örgüt sormuştu, ne de bir suç.
 Sorular dönüp dolaşıyor, merhum Bülent Ecevit’in Başkent Üniversitesi hastanesinde yapılan tedavisine geliyordu.
Suçunun ne olduğunu, neyle suçlandığını anlamam mümkün olmadı. Sadece ben değil, hukukçular da anlamadı. Başkaca da bir sorgusu yapılmadı.
Son seçimde CHP’den Zonguldak milletvekili seçildi.
Elimde bir olanak olsa, onu yargılayan ve tutuklu bırakan hakimlerden birini tanısam,  soracağım:
“Beyefendi, Allah önünde, vicdanınız ve hukuk önünde yemin ederek lütfen anlatınız. Haberal’ın suçu ne? Olmayan, yapılan nice duruşmalarda bir türlü kanıtlanamayan bir örgütün neresinde? Elinizdeki belgeler nedir?”
  Keşke mümkün olsa da, bu sorunun yanıtını kamuoyu önünde verebilseler.
***
 Hoca’nın ismi son olarak bir sahte belge iddiasıyla gündeme geldi. Kendisine özellikle sağlığı konusunda yapılan yasa ve hukuk dışı işlemler için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulunmuş, dava açmış. Devlet, AİHM’den gelen sorulara yanıt vermekle yükümlü. Savunmasında, Haberal tarafından yazılıp imzalandığı iddia edilen bir dilekçeyi oraya göndermiş. Özeti şu:
“Ben Silivri hastanesinde tedavi olmak istemiyorum. Tedavim cezaevinde yapılsın.”
 Kalbinde çok ciddi sorunlar ortaya çıkan bir tıp doktoru, bugüne kadar onbinlerce hastaya teşhis koyup tedavi eden bir bilim adamı, tedavisinin hastanede değil, cezaevinde yapılmasını isteyecek! İnanılır gibi değil.
 Haberal’ın avukatları açıkladı:
“Müvekkilimiz böyle bir dilekçe yazmamıştır. El yazısı ve altındaki imza sahtedir. Sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduk.”
  Eğer bu iddia doğruysa, ortaya korkunç bir durum çıkar.
Demek ki devlet, ya da devletin içinden birileri, bazı işgüzarlar, kendilerini aklamak için AİHM’e sahte, düzmece belge göndermektedir.”
 Bu, bugüne kadar görülmemiş bir skandal olur. Dünyaya rezil oluruz.
Şimdi bu olayın nasıl gelişeceğini hep birlikte izleyeceğiz. Türkiye’de neler olduğunu, nasıl oyunlar oynandığını bir kez daha göreceğiz.
emin çölaşan




--

Vedat KÖLE