Sayfalar

20 Eylül 2010 Pazartesi

YAKIN ZAMANDA DÜNYANIN DENGESİNİ DEĞİŞTİRECEK ELEMENT.......TARİDYUM

Ama bu elementi buraya yazmamın asıl sebebi bu değil. Şimdi lütfen koltuklarınıza yaslanın ve hikayeyi okuyun:


Yıl: 1940
Yer: Almanya
2.Dünya Savaşının başlamasından bu yana 1 yıl olmuş ama savaş henüz tüm dünyayı etkileyecek hale gelmemişti. Ama Hitler'in doyumsuz egosu bu savaşın önce tüm Avrupa'yı, sonra tüm dünyayı kasıp kavuracağını gösteriyordu. Alman bilima damlarının en büyük arzusu bu savaşı almanya lehine çevirebilecek silahları ve enerji kaynaklarını yaratmak veya bulmaktı.

İşte tam o yıllarda Asya'dan gelip Avrupa'ya bir kısrak başı gibi uzanan ve başlamakta olan savaşı uzaktan izlemeyi yeğleyen Türkiye'de; kuruluşundan bu yana 5 yıl geçmiş olan Maden Tetkik Arama (MTA) Anadolu'yu karış karış kazıyor, ülke ekonomisine katkıda bulunmak için var gücüyle doğada yeni şeyler bulmaya çalışıyordu.Şanlıurfa ile Gaziantep sınırında küçük bir kasabada araştırma yapan ekibin başındaki Ahmet Rıza Erbay 7 şubat 1940 yılında bulduğu minerallerin aslında yeni bir çağ açmaya yetecek kadar önemli şeyler olduğunun farkında değildi. Zaten ilk tetkiklerin sonunda MTA bu bulguyu sınıflandırmayı ve periyodik tabloya yerleştirmeyi dahi başaramamıştı. İşte bu nedenle tahlil için Almanya'ya göndermek gibi vahim bir hata yaptılar.

Tarih: 16 Nisan 1940
Yer: Berlin / Almanya
Labaratuvara Türkiye'den gelen ve o güne dek keşfedilen tüm radyoaktif elementlerden çok daha fazla yoğunluğa sahip olduğu anlaşılan bir element; inceleme yapanları şaşkına çevirmiş, Nazi diktasının tüm dünyayı ele geçirmesi için çırpınan ve bunun için kaynak arayan Alman bilim adamlarını sevince boğmuştu. Ekibin başındaki Herbert Taninbaium hemen durumu orduya raporlamış, daha fazla araştırma için ödenek istemiş, element hakkında geniş bilgi almak için Türkiye'ye gönderilecek bir de ekip kurulması gerektiğini bildirmişti.

Tarih: 13 Mayıs 1940
Yer: Ankara / Türkiye
Almanya ile iyi ilişkiler içinde bulunan ama her halükarda savaştan uzak durmakta kararlı olan Asya'nın bu yeni yeni gelişmekte olan ülkesi Türkiye Almanya'dan gelen ekibi şaşkınlıkla karşılamış, açıkçası ne istediklerini tam olarak anlamamışlardı. Almanya Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde sınırsız araştırma yapma hakkı istiyordu ve bunun karşılığında Türkiye'ye çok yüksek maddi bedeller ödemeye hazırdı. Konu İsmet İnönü'ye intikal ettirildiğinde kurt siyasetçi bunun aslında büyümekte olan savaşa iştirak anlamına geleceğini hemen anlayıp ekiple bizzat görüşmek istedi. Onca yokluk içinde Almanya'nın vaatleri çok çekici gelse de, zaten son savaştan yıkık dökük ayrılmış bir memleketi yeniden savaşa sokmaya hiç niyeti olmayan İsmet İnönü; sunulan tüm teklifleri geri çevirdi. Alman ekibi eli boş ve biraz da kızgın bir şekilde Almanya'ya döndüler.

Tam o esnada hiç istenmeyen birşey oluverdi ve hangi ülkenin casusunun buna sebep olduğu hiç bir zaman anlaşılamadı: Konu İngiltere'nin ve oradan da ABD'nin kulağına gidivermişti bile. Birden bire savaşla uzaktan yakından alakası olmayan Türkiye savaşın taraflarından gelen ekiplerle dolup taşmaya başladı. Ama hiç birisi İsmet İnönü'yü ikna etmeyi başaramadı. Sonrasında gerek İsmet İnönü'nün korkuları, gerekse iki tarafın da bu elementi karşı tarafa kaptırmama telaşı dolayısıyla Türkiye'nin de Doğudaki araştırmalarına son vermesi, bu element konusunun uzunca bir süre bir daha açılmaması konusunda tüm taraflar anlaştılar. Öyle ki, MTA'nın o dönemde bütün idari yapısı değiştirildi ve araştırma ekibinden kimse MTA'da bırakılmadı. Toplam 500 dönümlük bir araziye yayıldığı düşünülen Taridyum elementinin adı bir daha anılmadı.

Savaşın bitiminin ardından kimse Sovyetlerin bu kadar güçleneceğini, dünyanın iki kutuplu bir hale geleceğini, son savaşta birbirinin yanında olanların savaşın hemen ardından birbirine rakip olacaklarını elbette beklemiyordu. Savaş sona erdiğinde İngiltere ve ABD'nin aklından hiç çıkmamış. Taridyum elementinin enerji kaynağı olarak gündeme gelmesi bekleniyordu, ama işin içine bu kez de sovyetler girmişti ve iki tarafda bu elementi işletme hakkına sahip olmak istiyordu.

Yıl: 1950
Yer: Türkiye
Bir yandan ABD-İngiltere baskısı, bir yandan da Sovyetler baskısı arasında sıkışmış küçük Asya'da Adnan Menderes hükümeti kendini ABD'ye yakın hissediyor ama Sovyetleri de karşısına almaya çekiniyordu. İşte tam o sırada ABD'den garip bir öneri geldi. Sovyetlerin Türkiye'ye coğrafi olarak daha yakın olduğunun ve elemente ulaşmak için kendisinden daha şanslı olduğunun farkında olan bu uzak ülke, bu elementin kimselerin eline geçmemesi için; içinde bulunduğu arazinin zaten son zamanlarda iyice artmış kaçakçılığın bahane edilerek tümüyle mayınlanmasını öneriyordu. Üstelik mayınların da maliyetini karşılamaya hazırdı. Bloklar arasında sıkışmış haldeki Türkiye Cumhuriyeti bu öneriye balıklama atladı ve toplam 500 dönümlük arazi tümüyle mayınlandı.

Aradan yıllar geçti ve Sovyetler tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alırken ABD dünyanın tek süper gücü olarak varlığını sürdürdü. Orta Doğu'da birileri karakol vazifesi gördürttüğü İsrail'le petrol bölgelerine yakın olurken diğer yerlere de gerek işgaller, gerekse uydurma barış güçleriyle yerleşiyordu. (Somali, Afganistan v.s.) Ama tüm bu süper güç olmanın bir faturası vardı ve o fatura da ABD'den çıkıyordu. üstelik de ABD'nin enerji ihtiyacı sürekli artmaya devam ederken kullanabileceği kaynaklar azalıyordu. İşte bu şartlar içinde birden bire birilerinin aklına Türkiye'deki Taridyum elementi geldi. Bu element ABD'nin enerji ihtiyacını fazlasıyla karşılamaya yetebilir, Uranyum'dan çok daha yoğun radyoaktivite kapasitesi ile aynı zamanda ABD ordusunun Nükleer Silahlar konusunda rakiplerine fark atmasını sağlayabilirdi.

2001'de kurulmasından 1 yıl sonra 3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerle iktidara gelen AKP hükümeti ABD ile daima iyi ilişkiler içinde olmuş, ABD'nin ileri karakol vazifesini İsrail'le birlikte paylaşmaya başlamıştı. Ama her şey gibi bunun da bir bedeli vardı ve ekonomiyi yabancılara teslim etmek, bu bedeli ödemek için yeterli değildi.

Ekonomik krizle birlikte yeniden alternatif enerji kaynaklarının peşine düşmüş ABD, bu elementi her ne pahasına olursa olsun elde etmek ama işletme hakkını Türkiye ile paylaşmamak istiyordu. Çünkü çok fazla enerjiye ihtiyacı vardı ve artık Doğuda bir denge unsuru olmaktan çıkmış durumdaki Türkiye'ye, pay vermeye hiç mi hiç niyeti yoktu. Bunun için hemen alternatif planlar hazırlandı ve mayınların temizlenmesi konusu gündeme getirildi. Ama bunu doğrudan yapması batıda bu konuyu bilen diğer devletleri işkillendirebilirdi. Bu nedenle Ortadoğu'daki güvenilir karakol konumundaki İsrail'in kullanılmasına karar verildi ve Türkiye çeşitli yönlendirmeler sonucu mayınlı arazilerin temizlenmesi için Taridyum elementinin bulunduğu tüm arazileri İsrail'e 49 yıllığına kiralamak için meclisten bir yasa çıkardı.

Şimdi tam olarak anlayabiliyor musunuz Meclisin, İsrail'e bu arazileri adeta peşkeş çekmek için bunca ısrarcı olmasını?

Şimdi tam olarak anlayabiliyormusunuz birden bire Kürt sorununda adımlar atılmasını?

Şimdi tam olarak anlayabiliyor musunuz Türkiye ile İsrail'in köşe kapmaca oynar gibi bir iyi, bir kötü ilişkilerini?

Şimdi tam anlayabiliyor musunuz ABD'nin Türkiye'ye ilgisini?

Size daha vahim bir şey söyleyeyim, internette Taridyum diye arama yapın, bakın bakalım hiç kaynak bulabilecek misiniz?

Her elementle ilgili bir sürü kaynak bulunabilirken Taridyumla ilgili tek bir kaynak bilgi dahi bulamazsınız.

Sizce bunun sebebi ne olabilir?

Lütfen, bu yazıyı tanıdığınız herkese gönderin. Bu peşkeşe son verelim. Bu peşkeş Türkiye'nin ihtiyacından da fazla enerji kaynağı sunabilecek. Taridyum elementinin sonsuza dek elimizden çıkması anlamına geliyor. AKP'nin ülkeyi satması karşısında sessiz kalabilirsiniz ama bu sadece ülkemizin satılması değil, aynı zamanda geleceğimizin de satılmasın anlamına geliyor.

Çok geç olmadan, bu talanı durdurun!