25 Ocak 2008 Cuma
ESKİ TÜRKLERİN DİNİ ŞAMANİZM DEĞİLDİ
"TUR", "TURK/TÜRK" "ŞAMAN/ŞAMANİZM" ne Demektir?
Türklerin eski dinleri şamanizm mi idi?
İnsanlık semavi dinlerden önce nasıl bir dine inanıyordu? Söyledikleri gibi "Gök" ya da "Kök" tanrı dinine veya "Çok tanrılı Şamanizm"e mi inanıyordu? Dinin adı ne idi? Yoksa "Paganizm"mi idi? Türkler tek tanrılı bir dine mi inanıyorlardı yoksa, çok tanrılı bir dine mi inanıyorlardı? "Maniheizm", "Budizm" neyin nesi idi? Türkleri müslüman yapmak için korkunç katliamlar yapatıran ve "Kafir" ilan eden "Zalim Haccac" lakablı Arap komutanın dediği gibi bu Türkler "dinsiz", "kafir"lermiydi?
Oldukça karışık ve çeşitli kavramlar birbirinin içine geçmiş durumda görünüyor. Şimdi bu kargaşayı biraz ayıklayıp tane tane netleştirelim. Öncelikle en yaygın öğretilenlerden başlayalım.Türkler Musaevi/Musevi ve İsaevi/İsevi (hırıstiyan) olmadan önce "Şamanizm" dinine inanmıyordu. Bir dinleri vardı, ama dinlerinin adı "Şamanizm" değildi. Pekala, "Şamanizm" neyin nesi, kim çıkardı? Gelin şimdi bu konuyu enine boyuna inceleyelim ve sorgulayalım: Avrupalı bilim adamları "Türkolog" ünvanlı kişiler, Orta Asya'da, kendi köklerini ararken bazı din adamı gibi görünen (Avrupada benzeri olmayan vasıfta ) bazı kişilere rastladılar. Bu kişilere yerli halk "Şaman" (Şamman) diyorlardı. Ancak şaman kelimesi sadece Tunguzlar tarafından dile getiriliyordu. Diğer Türk toplulukları "Kam" diyorlardı. Bu değişik söyleyiş şekli hiç dikkate alınmamış ve aynı zamanda da Şaman denen kişiliğin halk arasında ne gibi bir özelliğe ve işleve sahip olduğu hiç araştırılmadan hemen bir din adamı şablonuyla isimlendirilmiştir. Halbuki "Şaman" bir din adamı değildir. Din adamı olmadığı gibi, dinin adı da "Şamanizm" değildir. Tunguzlarda "Şamanizm", diğer boy ve topluluklarda ise "Kamizm" ya da "Kamanizm" mi olması gerekiyordu bu dinin adı? Hayır! Bu Avrupalı araştırmacıların uydurmasıdır. Ne yazık ki, bizim bilim adamlarımız "bilim adamı" değilde, "Bilim adamının adamı" oldukları için, onların dediklerini tekrar etmekteler. Dolayısıyla ne araştırılıyor ne de sorgulanıyor. Böyle gelmiş böyle gidiyor. İşin en vahim yanı, ders kitaplarında binlerce insana bu saçma sapan bilgiler öğretiliyor.
"Şaman" bir din adamı değildir. Daha çok müzikle tedavi yapan bir pisikolog veya biyoenerjisttir. ( Şamanizm hakkında birçok araştırmacı bilgiye ulaşma ne kadar kolay olduğu halde hala birbirlerinin tam zıttı şeyler yazmaktadırlar. )
TÜRKLERİN DİNİ "ŞAMANİZM" DEĞİL, "TUR" İDİ.
Türklerin dinlerinin adı "Şamanizm" değil dedik. Acaba "Gök / Kök Tanrı Dini" mi? Türkler Gök Tanrıya inanırlardı (Gök yüzünü, yani semayı ve semada bulunanları kutsal sayarlardı). Hatta, "Gün, Ay, Yıldız, Dağ, Deniz ve Gök " adlı tanrılara inanırlardı. Aslında bunları tanrı olarak değilde kutsal birer ruh olarak görürlerdi. Ancak "Yer Tanrı'ya" da inanırlardı. Tüm Altay'ik kökenli toplulukların dinlerinin ismi "TUR" idi.
Tur kelimesini tüm Orta Asya'da yaşayan Altay'ik kavimler kullanıyordu. Bu Altay'ik dilin ve inancın güney türkçesi olan Sümerler "Par-Nar" diyordu. Sümerce'den türeme bir dil olan Farsça'da "Pur", Sümerce'den gelişme Ak-Adca'nın diğer bir kolu olan Arapça'da ise "Nur" dur. Yani TUR Kelimesi farklı topluluklarda ve farklı kültürlerde farkı söyleyişe sahip eşanlamlı bir kelimedir: Tanrı, Işık, Işın, Ateş ve Güneş anlamlarında cisimleştirmeyle ifade etmişlerdir. Gerçekte TUR kelimesi bir dönmeyi, bir döngüyü ifade etmektedir. Tur görünmeyen ancak hissedilen manevi bir şeydir. Herşeyde bir döngü vardır. Bütün canlı ve cansız varlıklar bu döngüye tabidir. Canlılar doğarlar, büyürler ve vakti saati dolduğunda ise birgün ölürler yok olurlar. Dünya döner. Gün, ay, yıl, mevsimler hep bu döngüden oluşur. Aslında herşeyde bir döngü var. Bu döngüye insanın gücü yetmez. Bu döngü çok büyük bir döngüdür. Tüm Evreni kapsayan, Evrenin de yaratıcısı bir döngüdür. İşte herşeyi kapsayan ve herşeye hükmeden bu döngüye atalarımız TUR adını vermiş ve ANA TANRI olarak görmüş. En yakın cisimleştirdiği ve kişileştirdiği varlık ise GÜNEŞtir. Daha sonra Ay, Gezegenler ve Yıldızlardır. Onları tanrının bir hali olarak gördüklri için sürekli gözlemeye ve iletişim kurmaya çalışmışlar. O insanlar ancak o kadar akıl edebilmişlerve öyle inanmışlar. Yani bir inançları ve bir Tanrıları var idi. Arap Savaşçıları'nın idda ettikleri gibi "Dinsiz-Kafirler" değillerdi.
"TÜRK / TURK" KELİMESİNİN ANLAMI
Şimdi gelelim "TÜRK" kelimesinin kaynağına: Tur kelimesini öğrendik. Türk kelimesinin esas söylenişi TURK şeklinde olması gerek. Tur: Tanrı, Turk ise; tanrıya inanan, dini bütün, dindar kişi demektir. Oradaki "K" harfi "Kiji", yani "Kişi" anlamını ifade eder. O zamanın insanlarının inanç sistemi şimdiki İslam inancı kadar gelişmiş bir olgunlukta olmadığı için Yaratıcı'yı kişileştirme yoluna gidiyordu. Kur'an-ı Kerim'in Nur Suresi'nde "Allah nurların nurudur" deniyor. Yani Allah, Hz. Muhammed (S.A.V.) aracılığıyla gönderdiği kitabında "dininizi tamamladım" demektedir. Allah Nur değildir. Ateş ve Yıldız da değildir. "Nurların Nuru'dur" diyor ve insanlığa doğrusunu anlatıyor. Fakat , bu anlattıklarımız Musevilik ve İsevilik'ten önce olan, Kadim Din (insanların ilk inancı) inancının yaşandığı bir inanç sistemidir. TURK: Tanrıya ulaşmış, tanrılaşmış, arık can olmuş, tanrısal vasıflara ulaşmış, yücelmiş, ululaşmış, Enelhak olmuş kişi anlamlarına gelir. Turk/Türk kelimesi, ilk başlarda hiç bir topluluğun siyasi bir kimliği değildi. Ancak görüldüğü gibi inanç sisteminde çok önemli bir yere sahipti. Daha sonraları kendiliğinden Turkman kelimesi kullanılmaya başlandı. Daha sonraları Müslümanlığı kabul etmiş Türklere TURKMAN/Türkmen denmeye başlandı. Bulundukları yerlere/topraklara da TURKIYA/TÜRKİYE, ya da TURKİSTAN/TÜRKİSTAN denmeye başlandı. Bu söyleyişleri yine Türk insanı başlatmadı. Türk olmayanlar öyle adlandırıyorlardı. Yani Türklerin dışındakiler. Türkiye Cumhuriyeti'nin ismide öyle çıkmıştır. Anadolu'yu Avrupalılar TURKIYA veya TURKIA gibi kelimelerle anıyorlardı. Biz o zamanlar Osmanlı idik ve Anadolu'daki insanları ETRAK / E-TURaK diye adlandırıyorduk.
Şimdi bu izahtan sonra Atatürk'ün
"NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!"
sözünü bir daha gözden geçirip, bir de bu açıdan inceleyin lütfen.