"DOĞRU"yu 9 köyden değil, 9999 köyden kovan tek ülke olduk...
Yazı 18 Mart 2010 günü saat 21.00’da Zafer Mutlu’nun talimatıyla gazeteden çıkarıldı. Necati Doğru da bu olay üzerine Vatan gazetesinden istifa etti.
Peki, Necati Doğru ne yazmıştı?
İşte Vatan’ın sansürlediği o yazı
İşte Necati Doğru’nun “İstanbul'da kaç Aytaç Durak bulunuyor?” başlıklı sansürlenen o yazısı…
“Bizim Adana'nın kısmetsizliğine(!) bak, bak bak otur ağla. Annem Adana'dan telefon etti; "oğlum Adana'dan, Adana'nın yerlisi olarak bugüne kadar zengin olmuş bir kişi bile çıkmadı" dedi.
Annemi tanımaz mıyım!
Ne demek istediğini anladım. Gerçekten Adana'nın ekonomi tarihi yeniden yazılsa yazarın varacağı sonuç şu olacaktır: Adana'dan zengin olmuş bir yerli Adana'lı bugüne kadar çıkmadı. Kayseri'den, Niğde'den veya Balkan göçü sonrasında Bosna'dan yırtık yorganla gelenler pamuk ağası, çiftlik ağası, tekstil fabrikası ağası oldular. Çukurovanın insanın ciğerinin içine kadar işleyen sarı sıcağında pamuk üretiminde verimi dönüm başına 650 kiloya kadar çıkartma beceresini gösterebilen yerli Adanalıdan (Yörük olsun, Türkmen olsun, Ermeni olsun ya da Arap ve Kürt olsun) bir tek zengin çıkmadı.
Aytaç Durak çıkacaktı (!)
Gör başına neler geldi (!)
Herkes merakla bana "Aytaç Durak iktidar partisinden belediye başkanı olsaydı, Adana olayı bu noktaya kadar gitmeden kapanmaz mıydı?" diye soruyor. Ben de "temiz siyaset-temiz vatandaş-temiz toplum" idealine vidalanmış yazılar yazan biri olarak onlara "İstanbul'da Çelik Sır Kasa" hikayesini anlatıyorum.
xxx
Bu hikaye gerçektir.
Kişi ve olaylar sahidir.
Kasa, gazetelere manşet oldu, TV'lerde "içindeki para ne kadardı?" diye yayın konusu, Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, İstanbul Belediye Başkanı'na, Meclis'te milletvekiline ihbar konusu oldu.
Cerahat kokan bir kasaydı.
Unutuldu gitti.
Olayı size şöyle anlatayım:
İktidar partisi AKP'nin adayı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanılığına ikinci kez seçilen yüksek mimar Kadir Topbaş'ın, imar danışmanlığını yapmış Fethi Turgut, ailesini de alıp tatile gitmişti.
Evde sadece genç oğlu vardı.
Arkadaşlarına; "Babam her akşam eve torbalar dolusu paralarla geliyor, paraları çelik kasalara dolduruyor" diye anlatıyordu. Bu anlatım mahallede 12 kişilik bir "soyguncu çetesinin örgütlenmesini" tetiklemişti.
12 kişi plan yaptılar.
Belediye Başkanı'nın imar danışmanı Fethi Turgut'un genç ve biraz da saf oğluna, dümenden bir kız arkadaş ayarladılar. Kız evde oğlanın birasına uyku ilacı kattı, oğlan uyuyunca çete eve girdi.
xxx
Gerçekten 3 kasa vardı.
İkisi çok büyüktü.
Yerinden oynamıyordu.
Çok sağlamdı açılamıyordu.
Üçüncü kasa taşınabilirdi.
Hırsızlar taşınabilir kasayı aldılar, Kartalda bir eve götürdüler. Uğraştılar açamadılar. Maltepeden bir çilingir buldular. Kasayı açtırdılar. İçinden 950 bin Amerikan Doları, 280 bin Avro, 200 bin Türk Lirası ve 2 kilo altın çıktı. Bu çetenin yaptığından haberli olan Ahmet Tamer adlı birisine "soygundan pay" vermedikleri için o da kızdı, olayı bir ihbar mektubu ile Başbakan Tayip Erdoğan'a, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a bildirdi. Onlardan ses çıkmayınca Meclis'e CHP milletvekili Çetin Soysal'a yazdı. Konu basına yansıdı. 12 hırsız yakalandı, hapse kondu (Bak Öge Demirkıran'ın 1 şubat 2009 tarıhli VATAN'da yayınlanan haberi ve ocak-şubat aylarında Cumuhuriyet, Milliyet, Hürriyet gazeteelrinde çıkan "gizli kasa"haberleri)
Hırsızlar hapse kondu.
Tahmin edin!
Kasanın sahibine ne oldu?
Kasanın sahibi iktidar partisinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın imar danışmanı Fethi Turgut'a ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan, ne Belediye Başkanı, ne savcı hiç kimse "arkadaş sen bu kadar parayı nereden buldun, bu üç kasa evinde ne diye duruyor?" diye sormadı. Fethi Turgut, "çalınan kasamdaki para sadece 200 bin dolardı" diye açıklama yaptı olay kapandı. Hırsızlar hala hapiste yatıyor. Fethi Turgut da hala belediye şirketlerinin birinde bir makam sahibi olarak çalışıyor.
Aytaç Durak'ı soruyorlar.
Çelik sır kasayı anlatıyorum.
Bu sefer ben soruyorum: İstanbul'da kaç Aytaç Durak bulunuyordur?
Necati Doğru
Yorumculardan bir yorum:
Necati Doğru ustayı 20 yılı aşkın bir süredir büyük bir keyifle ve ilgiyle takip eden bir sıradan gazete okuru olarak,en son söyleyeceğimi en baştan söyleyerek dalayım mevzuya:Ülkemizin belli başlı parababalarının,iktidar gözdesi patronların,arkası sağlama Amerikanı cemaatlerin kontrolündeki sözde özgür medyasında, Necati Doğru gibi eğilmeyen,bükülmeyen,satın alınamayan,fırçalanamayan,sansürlenemeyen;soyadına layık bir harbilikte yazılar yazan bağımsız ve özgür ruhlu bir kalemi de susturdu sonunda.
Daha önce bir Ciner yazısı yüzünden Cumhuriyet^te BİLE sansüre uğrayan bu büyük gazeteciye şimdi hangi gazete yazma fırsatı verecek.Bu sinmişlik,yalakalık,satılmışlık,tırsmışlık halet-i ruhiyesini pek bir benimsemiş benim Avrupalı medyamda ona köşe veren çıkmayacak gibi.(Sözcü'yü dışarıda bırakıyorum.Cumhuriyet ise, 50 bine takılmış tirajından pek bi memnun.Bu olayı haberleştiremeyecek kadar gazetecilkik yapanlardan da hayır yok yani)
Sonuç:
Yandaş veya diğer grupların kontrolünde;tek parti hakimiyetini demokrasi diye yutturmaya çalışan iktidar yalakası,çoğu liboş türü liberal tayfanın-çoğu dönek, Soros çocuğu-etkisinin daha da artacağı kesin.Evet, devir, dönek Hasan Cemallerin,fırçalanınca gıkını bile çıkaramayan eski Maocu Cengiz Çandarların,cemaat gazetesinde demokrasi mavraları yapan Ş.Alpayların,kadın memesini vatana tercih eden aşk yazarı A.Altan-ve sülalesinin;AKP iktidarına toz kondurmayan Herr Oral Çalışların devri.Bu zihniyetin kontrolündeki medyadan N.Doğru atılır
Durak'ı Yazdı, Sansürlendiği için İstifa Etti.(http://www.adanahavadis.com/siyaset/15509.html)