Sayfalar

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Mutlaka okunması gerekli kitaplar: Prof. L. N. Gumilev Kitapları


ESKİ TÜRKLER - ISBN 978-975-8839-05-6
Bolşevikler tarafından vatan hainliği suçlamasıyla kurşuna dizilen bir Rus yüzbaşı ile Kırım Türklerinden bir kadının, meşhur şaire Anna Ahmetova'nın oğlu. Hayatı çile çekmekle, sürgün kamplarında, hapishanelerde geçen, Rus akademisyenlerin kıskançlık oklarının hedefi olan Prof. Gumilev'in ilk doktora tezi ESKİ TÜRKLER'dir. Tarihçilikte Karahanlılar'a kadar gelip geçmiş tüm Türk halkları ve devletleri ‘Eski Türkler’ olarak anılır. Gumilev'in zengin bir literatürü tarayarak hazırladığı ESKİ TÜRKLER, Göktürkler'in I. ve II. Hakanlık dönemiyle, Uygurlar'ın göçebe dönemlerini, bu arada onlara komşu olan halkların, Çinliler'in, Tibetliler'in, İranlılar'ın, Bizanslılar'ın vs. tarihlerinden kesitler de içermektedir. Bu kitapta, sınırları doğuda Kore hududundan başlayarak, batıda Karadeniz bozkırlarına kadar uzanan muazzam bir imparatorluğun, tarihte ilk defa Türk adını kullanan bir halkın nasıl teşekkül edip, yükseldiğini, Çinliler'in entrikaları sonucu nasıl parçalanıp yutulduğunu, birçok halka ismini bırakarak tarihten silindiğini okuyacak; bir halkın, bir devletin yine kendi kanından olan kabileler (Uygurlar) tarafından mahvedilişinin dramatik hikayesini dinleyeceksiniz. W. Barthold'un, Chavannes'in, Deguines'in, Çin kroniklerinin ve güvenilir kabul edilen birçok tarihçi ve kaynağın bilimsel tenkitlerinin de yer aldığı bu eser, sahasında yazılan kitaplar arasında en derli toplusudur ve Türk akademisyenlerinin fevkalade beğenisini toplamıştır.



HUNLAR - ISBN 975-8839-04-7



Esasında Gumilev'in ‘Bozkır Üçlemesi’ adını verdiği serinin (Hunlar, Eski Türkler ve Muhayyel Hükümdarlığın İzinde) ilk kitabıdır ve tarihî olayların seyrini kronolojik bir şekilde takip edebilmek için Eski Türkler'den önce okunması gereken kaynak bir eserdir. Bazı Amerikalı ve Avrupalı tarihçiler, Batı Hunları'nın, Atilla'nın torunlarının Doğulu Hunlar'la hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, konuştukları dillerin dahi nasıl bir dil olduğunun bilinmediğini kaydederek, Türk tarihinin yeknesak duvarında çatlaklıklar meydana getirme gayreti güderler. Gumilev ise, tam aksini savunarak Batılı Hunlar'ın Doğulu akrabalarının bir devamı, dillerinin ise Türkçe olduğunu bilimsel verilere dayanarak ispat etmektedir. Peki, Çinliler'in Hyung-nu, bizim Hunlar dediğimiz ve ata kabul ettiğimiz bu halk, nasıl teşekkül etmiş, nereden çıkmıştır ve daha öncesinde ne idi? Hangi halklarla akraba idi ve Hun İmparatorluğu bünyesinde hangi halklar vardı? Devlet yönetim şekli, idari hiyerarşi ve ünvanları nasıldı? Türk tarihinde, Çin sarayından ve yabancı bir ülkeden otağa gelin getirme geleneğini ilk önce Mete-han (Mo-de) başlatmış, Osmanlı dahi aynı geleneği sürdürmüştür. Osmanlı İmparatorluğu'nda saraya alınan bu gelinlerin çoğundan büyük zararlar gelmiştir. Ya peki Hun otağlarına giren Çinli gelinlerin verdikleri zararlar az mıydı? İstisnasız hemen hepsi Çin imparatorlarının birer casusu muydu?.. Elbette!



MUHAYYEL HÜKÜMDARLIĞIN İZİNDE - ISBN 975-8839-06-3



Gumilev'in Bozkır Üzlemesi'nin üçüncü kitabı. Hunlar ve Eski Türkler'in devamı olarak okunduğunda, Türk tarihinin İç ve Orta Asya kesitinin M. Ö. II. Binyıldan başlayarak, Selçuklular'a kadar geçen üç bin yıllık tarihi bir film şeridi gibi gözleriniz önünden geçecektir. Kelimeler bazen aldatıcıdır. Bugün Rus tarihçilerin yanlış adlandırması sebebiyle Tatar diye bildiğimiz Kırım ve Kazan Tatarlarının aslında gerçek Tatarlar'la hiçbir ilgisi yoktur. Peki Moğollar Türk müdür? Türk dilli bir halk mıdır? Moğollar'ın Hristiyanlık ve İslamiyeti ‘yeşil din’ kendi dinlerini ‘kara din’ diye adlandırırken, ‘kara’yla kastettikleri nedir? Dinler tarihi açısından da çok önemli bilgiler içeren bu kitap, esasen Hristiyan bir rahibin Haçlı seferleri sırasında, Avrupalı kralları Kudüs'e akın etmeye teşvik amacıyla uydurduğu, ama resmi kroniklere dahi geçmiş bir yalanın yol açtığı olayları konu edinmektedir. Gumilev'in tarihçilikte takip ettiği prensip, olaylara şu dört açıdan bakmaktır: Kuş bakışı, kurgan tepesinden, fare deliğinden ve masa başından. Amerikalı tarihçilerin en büyük hatası, tarihi anlatırken kendilerine bir merkez seçmemeleridir. Gumilev ise, Hazar ve civarını kendisine merkez seçerek tarihe bakar.



ETNOGENEZ - HALKLARIN ŞEKİLLENİŞİ, YÜKSELİŞ VE DÜŞÜŞLERİ ISBN 975-8839-02-0



Gumilev'in ikinci doktora tezi olarak sunduğu, fakat konuyu bir türlü kavrayamayan Rus akademisyenlerin ‘Bu bir doktora değil, doktora üzeri bir şeydir’ diyerek kabul etmedikleri; Eski Türkler ve kısmen Hunlar hariç, diğer bütün eserlerinin iyi anlaşılabilmesi, yazarın kullandığı terminolojinin tebellür edebilmesi için mutlaka okunması gereken anahtar kitab. Etnogenez dediğimiz şey nedir? Türk üniversitelerinde henüz bir kürsüsü dahi bulunmayan, Batıda ve Rusya'da iyi bilinen bu bilim dalı neyi inceler? Halklar, diller nasıl oluşurlar? Nasıl yükselir, nasıl çöker ve bâkiye etnoslar haline gelirler? Bâkiye etnosları bekleyen kader nedir? Kimera, kseniya, konsorsiyum, konviksiyum, etnos, süper-etnos... kavramları neyi ifade ederler? Ya peki yazarın kendine has bir terim olarak kullandığı, hemen bütün eserlerinde sık sık sözünü ettiği passionerlik, passionarizm, passioner ve passioner gerilim veya basınç ne demektir? Kırgızistan devlet başkanı Askar Akayev'in Kırgız tarihiyle ilgili yazdığı eserin önsüzünde ‘Bu kitabı Gumilev'in etnogenez adlı eserini temel alarak yazdım’ dediği bu kaynak eser, Türkiye'de sahasında ilk ve tek kitaptır. Dünya tarihinin hemen her kesitinden, her kıtadan, her ülkeden ve her halktan örneklerle zenginleştirilen bu eser, Türkler'in, Batılılar'ın, Amerikalılar'ın ve İslam Ümmeti'nin tarihî kader açısından incelenmesidir.



HAZAR ÇEVRESİNDE BİN YIL - ISBN 975-8839-07-01



Yine Gumilev'in temel yapıtlarından bir diğeri ve esasen Etnogenez adlı eserinin devamı olarak okunması gereken bir kitap. Tarihi kaynaklara güvenilir mi? Gözü kapalı güvenilirse çıkmaz sokaklara dalınır mı? Özellikle saray tarihçilerinin kaleme aldıkları ‘anonimler’ güvenilir bilgi içerirler mi? Mogolların Gizli Tarihi'ne göre Çingiz-han, Çamuha ile girdiği savaşta mağlup olmuş, Yahudi asıllı Acem yazar Reşidüddin'in ‘Cami et-Tevarih’ine göre galip gelmiştir. Acaba hangisi doğru söylüyor?.. Tarih, mukayeseli olarak okunmadan, çaprazlama tarama yapılmadan öğrenilirse, insan beyninde önemli tahribatlar ve kolay kolay silinmeyecek saplantılara yol açar. Hazar Çevresinde Bin Yıl, Hazar civarı merkez edinilerek Türk halklarıyla, komşularının tarihine genel bir bakışın yapıldığı önemli bir eserdir. Zaten dünyanın belli bir noktası merkez alınmadan nasıl tarih yazılır ve nasıl anlatılır ki?



ESKİ RUSLAR VE BÜYÜK BOZKIR HALKLARI (Cilt 1) - ISBN 975-8839-10-1



ESKİ RUSLAR VE BÜYÜK BOZKIR HALKLARI (Cilt 2) - ISBN 975-8839-10-2



Prof. L. N. Gumilev'in iki ciltlik dev bir eseri daha. Gumilev dünyasının iyi takip edilebilmesi için mutlaka okunması gereken bir kitap. Yahudiler'i fazlasıyla kızdıracak bir çalışma. Kimdi bu Ruslar? Onlarca yıl savaştığımız, topraklarını işgal ettiğimiz, buna karşılık onların da ‘Orta Asya zaten Arilerin yurduydu; bizler işgalci değiliz; bir insanın ata yurduna geri dönmesi tabii bir olaydır’ diyerek Orta Asya bozkırlarını istila eden bu halk kimdir? Haklarında ne biliyoruz? Slavlar Rus mudur? Yahut Ruslar Slav mıdır? Bir zamanlar neden hükümdarlarına ‘hakan’ diye hitap ederlerdi? Bugün bir Türk milliyetçisine ‘Ruslar kimdir?’ diye sorarsanız, çok büyük bir ihtimalle ‘Can düşmanlarımız!’ cevabını alırsınız. İnsanlar, genellikle kapı bir komşularıyla kavga ederler. ABD gibi, on mahalle ilerideki biriyle kavga etmek için giden ülkeler tarihte çok enderdir. Kıpçaklar, Oğuzlar (Torklar), Peçenekler, Burtaslar, Baraniler, Karakalpaklar, Hazarlar, Bulgarlar... nereye gittiler? Nasıl Hristiyanlaşıp, dil, din ve etnik kökenlerini kaybederek Slavlaştılar? Karaimler Türk müdür? Türklerin kanının en fazla karıştığı halk, Ruslar'dır. Buna rağmen en fazla savaştığı halk da yine onlardır! ‘Bugünkü Ruslar, Rusya'nın temelini atan Tohtamış-han'ı minnetle anmalıdırlar!..” sözü bizzat yazara aittir. Doğrudur; Rus Devleti'nin temelini Tohtamış-han atmış, duvarlarını da farkına varmadan Timur yükseltmiş ve birkaç asır sonra Türk halklarının başına bela etmiştir!.. Ya Hazar Yahudileri? Romalılar tarafından İran'a, oradan Hazar Devleti'ne sürülen Yahudiler, tarihlerinin bu kesitinde birçok gerçekleri ya gizlerler, ya Arthur Koestler'in “Onüçüncü Kabile”sinde yaptığı gibi çarpıtırlar. Hazar Türklerini köle gibi kullanan, Hazar hakanlarını kukla olarak elde tutan Yahudiler, sonunda Ruslar'ın sabrını taşırarak nasıl hem kendilerinin, hem de bir devletin mahvına yol açtılar? Hazar Devleti'nin yıkılışından sonra önce Rusya'ya dağılan, daha sonra çeşitli baskılara dayanamayarak Kazakistan bozkırlarına kaçan Brodniklere (Kaçaklara) da yanlışlıkla Kazak dendiğini bilir miydiniz? Bu kitap, Rus, Slav, Türk, Acem, Bizans, Moğol, Tatar ve Timuriler tarihi konusunda yazılmış en temel kaynaklardan biridir.



AVRASYADAN MAKALELER-1 - ISBN 975-8839-37-3



Rus tarihçi ve etnologu Gumilev'in değişik tarihlerde değişik Rusça dergilerde yayınlanan akademik makalelerinden seçmelerin yer aldığı bu eserde, kitabın adından da anlaşılacağı gibi Avrasya ve tabi ki öncelikle Türk tarihinin çeşitli dönemleriyle ilgili değişik kesitler yer almaktadır. Gumilev'in diğer eserlerini okuyanlara, bu kitabın muhteviyatından ayrıca bahsetmek, herhalde tereciye tere satmak olurdu.






SON VE YENİDEN BAŞLANGIÇ - ISBN 975/8839-21-7



Gumilev'in bu çalışması esasen Etnogenez-Halkların Şekillenişi, Yükseliş ve Düşüşleri adlı eserinin bir tür devamı durumundadır. Eserde, önceki kitapta gözden kaçan veya hacmi artırmamak için yer verilmeyen değişik konular da işlenmiştir. Yine Türk tarihinden, Batı ve ABD tarihinden enteresan kesitlerin yer aldığı örneklerle, halkların yaşadıkları tarihi kaderin gelişimi ve yönü üzerinde detaylı olarak durulmakta, milletleri bekleyen akibetin örnekleri verilmektedir. Gumilev, bu eserinde diğerlerinden farklı olarak, Türk ruhu terimini kullanmakta ve bu terimin mutlaka bilimsel literatüre kazandırılması gerektiğini savunmaktadır. Türkler'in de günümüzde zaten en çok ihtiyaç duydukları bu Türk ruhudur.