Rus ressam Maleviç,sanatta yalnız geometrik biçimleri şekillendirici öğe olarak kabul eden suprematizmi kurdu. Sanatçı soyut sanatın öncüleri arasında yer almaktadır.
Kasimir Severinoviç Maleviç, Kiev’de bir şeker fabrikası yöneticisinin oğlu olarak dünyaya geldi. 1895’te doğduğu kentte sanat eğitimine başlamadan önce, bir tarım okulunda beş yıllık bir eğitim tamamladı. 1900’de Moskova’ya taşındı.
1903’ten Sonra: Empresyonist Dönem Önceleri empresyonizmin etkisinde kalan resimler yapan sanatçı (örneğin Çiçekçi Kız, 1903 gibi), 1905 Şubat İhtilali’nden sonra Mavi Gül adlı sembolist harekete katıldı. Bunun ardından primitivistlerin stiline eğildi ve 1911’de Birinci Moskova Salon’unda sunduğu üç resim dizisi üzerinde çalıştı. Sarı Dizi’si melek ve azizler tablolarından, Beyaz Dizi’si renkli fon önün de beyaz figürlerden ve Kırmızı Dizi’si öncelikle Yıkananların (Suya Girenler) tasvirlerinden oluşmaktadır.
1911’den Sonra: Kübist Dönem
1910’lardan tarım işçileri, Maleviç’in en sevdiği süje haline geldi. Çiftçilikle uğraşan figürleri parlak renklerle ve basitleştirilmiş kontürlerle yansıtıyordu. 1911 ‘den sonra kırsal sahnelerinde giderek kübizmin etkisi görülmektedir. Sanatçı m etalik yüzeyli geometrik ve blok biçimli figürler çizdi.
Figür ile mekanı (uzay boşluğunu) koni ve boru biçimli nesnelerle kurguladığı, renkten yana yoğun resimlere imza attı. (Örneğin Der Holzfaeller (Oduncu, 1911/12) ve Die Ernte (Hasat, 1912) gibi. Tisch und Raum (Oda ve Mekan, 1913) ve Ein Englaender in Moskau (Moskova’da Bir İngiliz, 1914) gibi yapıtlarını Fransızların Kübizm Çeşitlemesine dayandırdı.
1913’ten Sonra: Suprematizm
1913’te Sieg über die Sonne (Güneşi Yeniş) adlı füturist opera için kostüm ve sahne dekorları tasarladı. Bilinen sanat akımlarının tümünden bilinçli olarak ayrılan Maleviç, sadece siyah bir kareden oluşan bir s ahne dekoru yaptı. Bu kompozisyonunu Beyaz Fon Üstünde Siyah Kare (1913 sıraları) adlı kanvas tablosuna uyarladı. Kendi sanat stilini “saf amaçsız soyutluk deneyimini” uyarlamak için kullanmak istediği Suprematizm olarak niteledi. Yapıtlarını önceleri daha çok karelerden kompoze ettiği halde, sonradan çizgi, daire, dikdörtgen ve haçlar ekledi. Suprematizmin sanatsal gelişmesi üç etapta oluştu: 1915’e kadar yapıtlarına kare ve renkli direklerden oluşan uçan biçimler egemendi.
Ertesi yıl birbirleriyle yatay ve dikey olarak girift olan biçimlerden gerilim dolu gruplar çizdi. Bunlar da diyagonal resim eksenlerinde uçan cisimler olarak algılanmaktaydı. Beyaz ya da Pürist Döneminde (1917/18) kompozisyonlarını monokrom (tek renkli) beyaz düzlemler üstünde beyaz biçimlere indirgedi.
Suprematizm kavramı konusunda yazdığı makalelerle Maleviç, Wladimir Tatlin’in yanında konstrüktivizmin (salt geometrik biçimlerle resim yapma sanatı) en önemli kuramcısı oldu.
1917: Suprematizm Resmi Kültür Politikası Olarak 1917 Ekim İhtilali’nden sonra suprematizm, tıpkı konstrüktiviznı gibi, toplumun sanatsal/bilimsel açıdan yeniden yönlendirilmesini amaçlayan, resmi kültür politikasının öğelerinden biri haline geldi. Maleviç Moskova’daki müzelerin tümüne yönetici atandı. Suprematizm (1921-27) adlı tablosunu “amaçsız soyutluğun” etik koşulu olarak görüyordu. Resim dalındaki deneylerini giderek mimarlık ve sanatsal el işleri alanlarına taşıdı ve bu arada mekânsal (uzaysal) konstrüksiyonlar üzerinde de çalıştı.
Stalin 20’li yılların sonunda ‘toplumsal gerçekçi bir sanat stili talep edince, Maleviç de resimlerinde yeniden daha çok nesnelere yönelerek portreler, figürler ve peysajlar yapmaya başladı (örneğin Landmaedchen (Köylü Kızlar, 1928-32) gibi. Maleviç 1935’te, 57 yaşında Leningrad’da öldü.
Yüzyılın 100 Ressamı
Malevich’in Tahta Rendeleyen Adam (1912) tablosu onun Yıkanan adlı resminin ana çizgilerini kıvrımlı düzlemlere dönüştürüp, parlak renkler ve karşıt tonlar kullanarak daha belirgin bir hale getirir. Bu düzlemlerin yarattığı oylum (hacim) duygusu. düzlemlerin birbirleriyle çelişen ilişkiler içinde yerleştirilmeleriyle dengelenir: resimdeki aydınlık ve karanlık alanların gelişigüzel yan yana gelmeleri sonucu, tutarlı bir biçimlendirme ve ışıklandırma yöntemi kullanılmadığı da görülür. Bu yöntem, belki de Léger’nin bazı resimlerinin etkisi sonucu, Çözümsel Kübizmin izlerini taşır. Tahta Rendeleyen Adam, köylülerin hayatını yalın, fakat aynı zamanda heybetli boyutlarda betimleyen bir dizi resimden biriydi. Bu dizideki resimlerden bir bölümü, Larionov’un 1912’de Moskova’da düzenlediği bir sergide yer almıştı. Serginin amacı halk sanatı ve çocuk resimlerinin bazı özelliklerini abartarak inceliklere karşı ilkelci bir tutum ortaya koymaktı. O bağlam için de Malevich’in resmi ölçülü ve saygılı bir örnek olarak görünmüş olmalı. Söylendiğine göre, bu sergiden sonra Malevich, Larionov’la arasındaki bağları koparmıştır.
Çok geçmeden Malevich’in yapıtları, birdenbire çok daha modern bir havaya büründü ve halkın ilgisini yitirdi. Bu değişmeye öncü şiirin etkisinin neden olduğu anlaşılıyor. Mayakovsky, Kruchenykh ve Malevich’ten daha genç birtakım Rus yazarları, mantıkdışı söz oyunlarıyla yeni etkiler ve anlamlar arıyorla rdı. Bu yazarlar yalnız beklenmedik anlamlar elde etmek için sözcükleri belli bir anlam tutarlığı olmadan yan yana getirmekle kalmıyorlar, sözcükleri parçalayıp adı olmayan cisimlerin parçalarıymış gibi onları yeniden bir araya getiriyorlardı. 1913’te Malevich, Kruchenykh ve Matyushin adlı genç bir besteci ile Güneşe Karşı Kazanılan Zafer adlı bir operanın yazılmasında işbirliği yaptı. Bu opera aynı yılın Aralık ayında St Petersburg’da sahnelendi ve beklenenden daha büyük bir gürültüye yol açtı. O yı1 için de Malevich’in resimlerindeki saçma özellikler daha da arttı. Kendisi bu değişimi Bireşimsel Kübizm aracılığıyla sağlamıştı.
Moskova’da Bir İngiliz (1913-14) adlı’ tablosundaki figür Tahta Rendeleyen Adam’daki dille resmedilmiş, ancak balık, yanan bir mum, merdiven, süngüler. kılıç, kilise gibi birbiriyle ilgisi olmayan betimlemelerin ve bölünmüş sözcüklerin arkasına yarı gizlenmiş bir biçimde yansıtılmıştır. Herhalde bütün bunların İngiliz’in Moskova’da gördükleriyle bir ilgisi olduğu belirtilmek istenmiştir. Eğer İngiliz resimde tek başına gösterilseydi, bir ikona benzeyebilirdi. Çevresindeki nesneler, bir ikondaki azizin kimliğini ve özelliklerini belirten nesneleri anımsatır ve o figürü bir yaşantı simgesi durumuna sokar. Resmin üst bölümündeki kırmızı kaşık, başlangıçta tuale yapıştırılmış bir tahta kaşığın yerini almıştır. Mayakovsky ile arkadaşları, sözcüklerin egemenliğine karşı çıktıklarını göstermek için bu boyalı kaşıkları, ceketlerinin yakalarına takarlardı. Malevich’in bu dönemde yaptığı bazı başka resimlerde de yapıştırma resim tekniğinden yararlandığı görülür. Bunlardan birinde resme bir termometre bile yapıştırılmıştır.
Bu evre de Malevich’in gelişmesindeki geçiş dönemlerinden biri ol maktan öteye gitmemiştir. Çeyrek perdeli müzik ve anlamsız ses şiirlerinden oluşan Güneşe Karşı Kazanılan Zafer adlı operanın teması teknolojinin doğaya, modern insanın güneşe karşı kazandığı zaferdi. Malevich’in bu opera için çizdiği dekor ve giysi eskizleri, Kübist özellikler taşıyordu. Fakat hazırladığı fon perdelerinden bir i, yanlamasına siyah ve beyaz alanlara bölünmüş bir kare biçimindeydi. Kendi açıkladığına göre, onun ‘Suprematism’ dediği sanat anlayışına yönelmesine yol açan etken, bu opera için yaptığı çalışmalardı. Daha sonra yazdığı denemelerle dile getirdiği sanat felsefesinin tohumu da bu operanın temasıyla atılmış olabilir. Malevich’in Suprematist döneminin ilk olgun ürünü, beyaz bir kare içine yerleştirilmiş ve onun yaklaşık yarı alanını örten siyah bir kareyi gösteren resmiydi. Bir imge den çok bir işareti andıran bu kare, kesinlikle görünebilir herhangi bir nesnenin soyutlaması değildi. Bununla birlikte başka bazı resimlerini Aralık 1915 ile Ocak 1916 arasında St Petersburg’da sergiledi. Sergi deki en yalın ve en çarpıcı resim buydu. Malevich daha sonra yaptığı resimlerde kullandığı öğeleri ve renkleri artırdı ve ilk resmin durağan kesinliğinden uzaklaşarak, daha akıcı ve uzay duygusu daha belirgin bir resim anlayışına yöneldi. Karşıt renkler ve değişik boyutta üst üste gelen öğeler, beyaz bir zemin üzerinde aydınlık ve sınırsız bir uzay- da yüzüyormuş izlenimini verirler.
Norbert Lynton, Modern Sanatın Öyküsü